Hayra delâlet eden onu yapan gibidir
15/11/2021 Pazartesi Köşe yazarı R.A
Doğru yazılmış din
kitaplarını, yani Ehl-i sünnet âlimlerinin eserlerini başkalarına vermek,
hidâyete sebep olmak gibi sevaptır.
Sevgili Peygamberimiz
(aleyhis-selâm) buyurmuştur ki:
“Hayrın yolunu
gösteren, onu işleyen gibidir.” [Ebû Dâvûd, Tirmizî]
Ehl-i sünnet
âlimlerinin kitaplarını başkalarına vermek de, hidâyete sebep olmak gibi
sevaptır. Hattâ kitâbı alan, o kitapla amel etmemiş olsa, dalâlette kalsa bile,
kitâbı veren niyetine göre onu hidâyete kavuşturmuş gibi sevap alır.
Tabii, cihâd ve emr-i
marûf sevaplarına ve bildirilen diğer müjdelere kavuşmak, doğru yazılmış din
kitâbını vermekle olur. Müslümân maskeli dîn düşmânlarının, bid’at ehlinin,
mezhepsizlerin yazdıkları kitapları verenler, tâm aksine büyük vebâl altına
girmiş olurlar.
Hidâyet, doğru yolu
gösterme, Allahü teâlânın râzı olduğu yolda bulunma, Cenâb-ı Hakk’ın insanın
kalbinden her sıkıntı ve darlığı çıkarıp, yerine râhatlık, genişlik verip,
kendi emir ve yasaklarına uymada tâm bir kolaylık ihsân etmesi ve kulun
rızâsını kendi kazâ ve kaderine tâbi eylemesi demektir. İhtidânın
manâsı da hidâyete erme demektir, yani Müslümân olmak, dîn olarak İslâmiyet'i
seçmektir.
Bir kişiyi hidâyete
kavuşturmak, Peygamberler dâhil hiç kimsenin elinde değildir. Allahü teâlâ,
Peygamber Efendimizi, âlemlere rahmet olarak gönderdiği ve bütün kâinâtı onun
için yarattığı hâlde, hidâyete erdirme yetkisini ona da vermemiştir. Hâdî ve Mehdî,
yani hidâyet veren yalnız Allahü teâlâdır. İnsanlar ise sadece hidâyete sebep
olurlar.
Kur’ân-ı kerimde
meâlen buyuruluyor ki:
“Sen, sevdiğini,
istediğini hidâyete erdiremezsin. Allahü teâlâ, dilediğine hidâyet verir ve hidâyete
girecek olanları en iyi o bilir.” [Kasas, 56]
“Allah, kime hidâyet
etmek isterse, onun göğsünü İslâmiyet için genişletir. Dalâlette bırakmak
istediğinin göğsünü de, o derece dar ve sıkı bulundurur ki, oraya hakîkatin
girebilmesi, sâhibinin göğe çıkması gibi mümkün değildir. Böylece,
inanmayanları küfür bataklığında bırakır.” [En’âm, 125]
“[Nuh aleyhis-selâm
dedi ki:] Ben, size nasîhat etmek istesem bile, Allah dalâlette
kalmanızı dilemiş ise, size faydası olmaz.” [Hûd, 34]
Hâşâ, Allahü teâlâ
kimseye zulmetmez. Müslümân olmak isteyene mâni olmaz; dileyen Müslümân
olabilir.
Hadîs-i şerîflerde de
buyuruluyor ki:
“İbâdetlerini ihlâs
ile yapanlara müjdeler olsun! Bunlar hidâyet yıldızlarıdırlar.” [Ebû Nuaym]
“İmâmlar [önderler] hâdî
ve mehdî oldukları sürece, insanlar dâl ve mudil olsalar da asla helâk
olmazlar.” [Hatîb]
[Hâdî=Doğru yolu bulmuş, hidâyete ermiş; hidâyet yolunu gösteren, mürşid, Mehdî=Hidâyete vesîle olan, hidâyete getiren. Dâl=Sapık, Mudil=Saptıran]