Allah'ın sevdiği bir kulu vâsıta yapmak!
24/03/2022 Perşembe Köşe yazarı V.T
"Bir kimse,
kerâmete hiç inanmıyor ise, hiç ehemmiyeti yoktur. Sözlerini isbât
edemez."
Abdülhakîm-i
Siyalkûtî, hazretleri Hindistan'ın büyük âlimlerinden olup bütün ilimlerde imâm
idi. 1657 (H.1067) senesinde Hindistan'ın Siyalkût şehrinde vefât etti. İmâm-ı
Rabbânî hazretleri ile Mevlânâ Kemâleddîn-i Kişmîrî'nin derslerinde bulundu.
Fıkıh, kelâm ve daha birçok naklî ilimlerde yüksek derecelere kavuştu.
Bir sohbet esnâsında
Abdülhakîm-i Siyalkûtî hazretlerine talebelerinden biri kabir ziyâreti hakkında
bir soru sorunca buyurdu ki:
Çok kimse kabir
ehlinden istifâde edildiğine inanmıyor. "Ölü yardım yapamaz"
diyenlerin, ne demek istediklerini anlayamıyorum. Duâ eden, Allahü teâlâdan
istemektedir. Duâsının kabûl olması için, Allahü teâlânın sevdiği bir kulunu
vâsıta yapmaktadır. Yâ Rabbî! Kendisine bol bol ihsânda bulunduğun bu sevgili
kulunun hâtırı ve hürmeti için bana da ver demektedir. Yâhut, Allahü teâlânın
çok sevdiğine inandığı bir kuluna seslenerek; "Ey Allahın velîsi, bana
şefâat et! Benim için duâ et! Allahü teâlânın dileğimi ihsân etmesi için vâsıta
ol" demektedir. Dileği veren ve kendisinden istenilen, yalnız Allahü
teâlâdır. Velî, yalnız vesîledir, sebeptir. O da fânîdir, hiçbir şey yapamaz.
Tasarrufa gücü, kuvveti yoktur. Böyle söylemek, böyle inanmak şirk olsaydı,
Allah'tan başkasına güvenmek olsaydı, diriden de duâ istemek, bir şey istemek
yasak olurdu. Diriden duâ istemek, bir şey istemek dînimizde yasak
edilmemiştir. Hattâ müstehâb olduğu bildirilmiştir. Her zaman yapılmıştır...
Buna inanmayanlar, öldükten sonra kerâmet kalmaz diyorlarsa, bu sözlerini isbât etmeleri lâzımdır. Evet, evliyânın bir kısmı öldükten sonra, âlem-i kudse yükseltilir. Huzûr-i ilâhîde her şeyi unuturlar. Dünyâdan ve dünyâda olanlardan haberleri olmaz. Duâları duymazlar. Bir şeye vâsıta, sebep olmazlar. Dünyâda olan, diri olan evliyâ arasında da böyle meczûblar bulunur. Bir kimse, kerâmete hiç inanmıyor ise, hiç ehemmiyeti yoktur. Sözlerini isbât edemez. Kur'ân-ı kerîm, hadîs-i şerîfler ve asırlarca görülen, bilinen olaylar, onu haksız çıkarmaktadır. Evet bir câhil, bir ahmak, dileğini Allahü teâlânın kudretinden beklemeyip, velî yaratır, yapar derse, bu düşünce ile ondan isterse, bunu elbet yasak etmeli, cezâ da vermelidir. Fakat bunu ileri sürerek, İslâm âlimlerine, âriflere dil uzatılmaz. Çünkü, Resûlullah efendimiz kabir ziyâret ederken, mevtâya selâm verirdi.