Ecdâdımızın mutlu hayatı...
17/11/2024 Pazar Köşe yazarı S.K
Ecdâdımız millî ve manevi değerlerine bağlılıkları sebebiyle çok mutlu ve rahat bir hayat yaşamışlardır.
Toplum hâlinde yaşayan insanlar mutlu bir hayat sürmek
isterler. Bunun en güzel örnekleri Müslüman toplumlarda görülür. Ecdadımız
zamanında toplum huzurlu ve mutlu idi. Çünkü toplum hayatı millî ve manevi
değerler üzerine inşa edilmişti. Doğru iman, adalet, iyilik, doğruluk,
fedakârlık, vefa, güvenilirlik, cömertlik, affetme, tevazu ve alçakgönüllülük,
muhtaçlara yardımcı olmak, kul hakkına titizlikle ehemmiyet vermek, akrabaları
ve komşuları arayıp sormak, onlarla iyi geçinmek ecdadımızın en bariz
özellikleriydi. Yalan, gıybet, söz taşımak hile, hırsızlık, gasp, başkasının
malına canına zarar vermek, zulüm gibi kötülüklerden de çok sakınırlardı.
Ecdadımızın bu özellikleri, Osmanlı topraklarında
görev yapmış olan yabancıların da dikkatini çekmiş ve hayranlıklarını ifade
etmişlerdir.
Fransız generallerinden Comte de Bonneval şöyle der:
“Haksızlık, tefecilik, tekelcilik ve hırsızlık gibi suçlara Müslüman Türkler
arasında rastlamak mümkün değildir. Gerek vicdanî bir akideden gerekse ceza
korkusundan dolayı, Müslüman Türkler o kadar dürüstlük gösterirler ki, insan
ister istemez onların doğruluklarına hayran kalır.”
A. L. Castellan’ın, Osmanlı’daki eşsiz dürüstlüğe dair
anlattığı şu hâdise, çok ibretliktir:
“Dostlarımdan biri anlattı: İçinde bin
kuruş bulunan bir torba ile İstanbul’dan Beyoğlu’na dönüyordum. Tophane
İskelesi’ne çıkarken torbam yırtıldı. İçindeki bütün paralar da dökülüp
rıhtımın üstüne dağıldı, bazıları da denize yuvarlandı. Ben ‘Eyvah!’ bile
diyemeden, hemen oradaki halk, paraların üstüne üşüştü. Herkes bulabildiği
kadar topluyordu. Ben şaşkınlıktan donmuş bir vaziyette ne yapacağımı
bilemiyor, sadece bu hareketleri büyük bir endişe içinde takip ediyordum. Ne
göreyim? Herkes, topladığı paraları deniz kenarında kalan torbama koyuyordu.
Bunun üzerine içim biraz ferahladı. Hatta kayıkçılar da suya dalıp, denizin
dibine gitmiş olan kuruşları çıkarmışlardı... Bunun üzerine onlara bahşiş
vermek istedimse de vazifelerini yapmış olduklarından bahsederek, her biri bir
tarafa çekildi. Zaten o kadar kalabalıktılar ki hepsine bahşiş yetişmezdi.
Toplanan bütün paralar torbaya konduktan sonra, bir hamal da onu yüklenip doğru
evime kadar götürdü. Eve girdikten sonra büyük bir merak içinde paramı hemen
saymaya başladım. Çok ziyana uğramış olduğumu zannediyordum ki, bin kuruşumun
da tam olarak torbada olduğunu görünce hayretler içinde kaldım. Gözlerime
inanamadım, bir daha saydım. Evet, tek bir kuruşum bile eksik değildi.”
Görülüyor ki, ecdadımız, insanlığa
örnek olan güzel bir hayat yaşamıştır. Bu anlatılanlara benzer daha nice güzel
örnekler ecdadımızın yaşadığı her yerde görülmüştür. Bizlere düşen, onları
örnek almak ve onlara layık nesiller olmaktır. Batı'nın ilim, fen, teknik ve
her sahadaki fenni gelişmelerini elbette almalı fakat onların örf, âdet,
moda ve gayriahlaki hallerini asla almamalı, bunlardan son derece uzak
durmalıdır.