Peygamber Efendimizi doğru tanımak...
18/10/2021 Pazartesi Köşe yazarı R.A
Muhammed
aleyhisselâmın; hiçbir hareketinde, hiçbir işinde, hiçbir zaman, hiçbir
çirkinlik, hiçbir kusûr görülmemiştir.
Cenâb-ı Hak, şüphesiz
ki bütün insanlara sayılamayacak kadar çok ni’met, iyilik vermiştir. Ama
bunların en büyüğü ve en kıymetlisi, Hazret-i Âdem’den itibâren, insanları
ebedî saâdete kavuşturmak için, muhtelif asırlarda, çeşitli coğrafî bölgelere,
pek çok Resûl ve Nebî (aleyhimüsselâm) göndererek ve bunlardan
bazılarına da, “Kitap”lar ve “Sahîfe”ler indirerek İslâmiyeti, ebedî
saâdet yolunu göstermesidir.
Bilindiği gibi, dînde
inanılacak altı şeyden [Âmentü esâslarından] dördüncüsü, Allahü teâlânın
“Peygamber”lerine inanmaktır. Peygamberlere îmân etmek, aralarında
Peygamberlik bakımından hiçbir fark görmeyerek, hepsinin sâdık, doğru sözlü
olduğuna inanmak demektir. Peygamberler, insanları, Cenâb-ı Hakk’ın beğendiği
yola kavuşturmak, onlara doğru yolu göstermek için gönderilmişlerdir.
Cenâb-ı Hak, ilk insan
olarak yarattığı ve ilk Peygamber kıldığı Hazret-i Âdem’den sonra muhtelif
asırlarda, çeşitli coğrafî bölgelere birçok “Peygamber” göndermiş,
bazılarına “Kitap” ve “Suhuf” da vermiştir.
[Bildiğimiz gibi, bu Peygamberlerden 6’sına “Ülü’l-azm”,
313’üne “Resûl”, 124 binden ziyâdesine de “Nebî” denilmektedir.]
Peygamberlik
vazîfelerini görmekte, Peygamberlik üstünlüklerini taşımakta, bütün
peygamberler müsâvîdir, eşittir. Fakat Peygamberlerin, birbirleri
üzerinde, şerefleri, üstünlükleri vardır. Meselâ, ümmetlerinin çok olması,
gönderildikleri memleketlerin büyük olması, ilim ve mârifetlerinin çok yerlere
yayılması, mûcizelerinin daha çok ve devâmlı olması ve kendileri için ayrı
kıymetler ve ihsânlar bulunması gibi üstünlükler bakımından, âhir zaman
Peygamberi Muhammed aleyhisselâm, bütün Peygamberlerden daha üstündür.
“Ülü’l-azm olan Peygamberler, böyle olmayanlardan ve Resûller de, Nebîlerden
daha üstündürler.
Peygamberlerin her
söyledikleri doğrudur. Onlardan birine bile inanmayan kimse, hiçbirine
inanmamış, hepsini inkâr etmiş olur. Meselâ son Peygamber Muhammed
aleyhisselâma inanmayan bir kimse, bütün Peygamberleri inkâr eden kimse ile
aynı durumdadır. Bütün Peygamberler, hep aynı îmânı söylemiş, hepsi
ümmetlerinden aynı şeylere îmân etmelerini istemişlerdir. Fakat ibâdet ve
amelleri, yâni kalple, bedenle yapılması ve sakınılması lâzım olan şeyleri
farklıdır.
Allahü teâlâ, bir
insanda bulunabilecek, görünür-görünmez bütün iyilikleri, bütün üstünlükleri,
bütün güzellikleri, habîbi, mahbûbu, sevgilisi yani en çok sevdiği zât
olan Muhammed aleyhisselâmda toplamıştır. Hiçbir hareketinde, hiçbir
işinde, hiçbir sözünde, hiçbir zaman, hiçbir çirkinlik, hiçbir kusûr görülmemiştir.
Resûlullah Efendimiz, târihte olduğu gibi, günümüzde de bütün dünyâ milletlerinin, ilim adamlarının, devlet, siyâset ve fikir adamlarının, ediplerin, târihçi ve askerî şahsiyetlerin alâkasını çekmekte, bunların her biri O’nu biraz inceledikten sonra hayrânlık ve şaşkınlıklarını, dile getirmektedirler.