Kâmil bir mümin olmak için...
20/03/2020 Cuma Köşe yazarı V.T
"Kendi nefsin için neyi seversen, herkes için de onu sev, [kâmil bir]
Müslüman olursun."
Hüseyn Mehâmilî Sahîh-i Buhârî'nin râvisi olan hadis âlimlerindendir. 235
(849)’da Bağdat'ta doğdu. Zamanın büyük âlimlerinden hadis tahsil etti.
Kendisinden hadis rivayet edenler arasında Taberânî, Dârekutnî hazretleri gibi
büyük muhaddisler vardır. Yirmî beş yaşında Kûfe kadısı oldu ve altmış yıl bu
görevde kaldı. 330 (m. 942)’de Bağdat'ta vefat etti. Şöyle nakletmiştir:
Ebû Hüreyre (radıyallahü anh) rivayetinde buyuruyor ki: Resûlullah
(sallallahü aleyhi ve sellem), Eshâb-ı kirâma: "Sizlere birkaç kelime
[nasihat] öğreteyim mi? İçinizden onunla amel edecek ve öğrenecek
kimdir?" diye sordu. Ebû Hüreyre, (Benim Yâ Resûlallah) deyince,
Resûlullah, onun elinden tutarak "Allahü teâlânın haram kıldığı
şeylerden sakın, insanların en âbidi olursun. Allahü teâlânın sana verdiği şeye
râzı ol, [Allahü teâlânın, kalb zenginliği verdiği] insanların en zengini
olursun. Komşuna [kalben ve fiilen] ihsân ve yardımda bulun, kâmil bir mümin
olursun. Kendi nefsin için neyi seversen, herkes için de onu sev, [kâmil bir]
Müslüman olursun) buyurdu."
Hocalarından rivâyet ettiği bir hadîs-i şerîfte Resûlullah efendimiz şöyle
buyurdu: “Mücâhidlere eziyet etmekten sakınınız; çünkü Allahü teâlâ,
Nebileri ve Resûlleri için gazâb ettiği gibi, mücâhidleri için de gazâb eder.
Nebilerine ve Resûllerine icabet ettiği gibi, mücâhidlere de icabet ve
duâlarını kabul eder. Üzerine güneş doğup batan kimseler içinde, Allahü
teâlânın en çok sevdiği en kıymet verdiği kimse. Allah yolunda cihâd edendir.”
Numân bin Beşîr (radıyallahü anh) rivâyet etti. Resûlullah
efendimiz; “Bütün müminleri birbirlerine merhamette, muhabbette, lütuf ve
atıfet husûslarında sanki bir vücutmuş gibi görürsün. O vücûdun bir uzvu hastalanınca,
vücudun öbür âzâları birbirlerini hasta âzânın elemine, uykusuzlukla ve
hararetle ortak olmaya çağırırlar (hasta uzvun acısını paylaşırlar”
buyurdu.
Hazreti Âişe vâlidemiz (radıyallahü anha) anlattı: Eshâb-ı kirâm bir mesele
hakkında ihtilâfa düştükleri zaman, babam imdâda yetişirdi. Onlara kesin hükmü
bildirir, ihtilâftan kurtarırdı. Resûlullah efendimiz vefât edince, Eshâb-ı
kirâm “Peygamber efendimizi nereye defnedelim” diye ihtilâfa düştüler. Hiç
kimse bu husûsta bir şey bilmiyordu. Babam, “Ben, Resûlullah efendimizden
duydum, 'Her Peygamber, vefât ettiği döşeğin altına defnedilir' buyurdu”
dedi.