Merkez Efendi'den altın nasihatler...
11/11/2023 Cumartesi Köşe yazarı V.T
Merkez Efendi Osmanlılar zamânında İstanbul'da yetişen büyük
velîlerdendir. İsmi Mûsâ olup, Merkez Muslihuddîn lakabıyla meşhûr
oldu. 1463 (H.868) senesinde Saruhanlı'da doğdu. 1551 (H.959) senesinde
İstanbul'da vefât etti. Önce kendi memleketinde, sonra Bursa ve İstanbul'daki
medreselerde tahsîl yaparak; tefsîr, hadîs, fıkıh ve tıb ilminde yetişti.
Şeyhulislâm Ebüssü'ûd Efendi'nin hürmet ve muhabbetini kazandı. Bu sırada
Sünbül Sinân hazretlerinin şöhretini işitti. Her gün Sünbül Sinân'ın dergâhına
gelip, ondan ders almaya ve hizmete başladı...
Bir gün Sünbül Efendi, sohbet esnasında Mûsâ Efendiye; "Sen
bu âlemin nasıl olmasını isterdin?" diye sordu. Mûsâ Efendi;
"Efendim, her şey merkezinde yaratılmış. Âlem öyle bir tatlı nizâm
içinde ki, buna bir şey ilâve etmek veya bir şeyi eksiltmek düşünülemez"
dedi. Sünbül Efendi bu cevap üzerine; "Âferin Mûsâ Efendi! Demek her
şey merkezinde diyorsun. Öyleyse bundan sonra ismin Merkez Muslihuddîn
olsun" dedi. Böylece Mûsâ Efendi, "Merkez Efendi" ismiyle
meşhur oldu. Hocasının kendisine icâzet, diploma verdiği sıralarda, Aksaray'da Kovacı
Dede dergâhına hoca tâyin edildi. Sünbül Efendi, çok sevdiği kızı Rahime
Hâtun'u, yine çok sevdiği talebesi Merkez Efendi'ye nikâh etti ve evlendirdi...
Düğünden birkaç gün sonra, Sünbül Efendi, kızı Rahime Hâtun'un
evine gitti. Evde kızı yemek yapıyordu. Fakat ocakta, odun yerine
parmaklarından çıkan alevle yemeğini pişiriyordu. Kızının bu hâlini hayretle
gören Sünbül Efendi; "Rahimecik ne yapıyordun?" diye sorunca;
"Talebelere çorba pişiriyordum" cevabını verdi...
Bir tarafa giderken, yolda bir çiftçiyi tarlasında çalışır görse,
yanına varır ve; "Îmânı bilir misin? Namazın farzları hakkında mâlûmâtın
var mı?" der, bilmiyorsa anlatır. "Mü'min ile kâfiri ayıran fark,
namazdır" hadîs-i şerîfini naklederdi...
Hayvanlara merhamet edilmesini, götürebilecekleri kadar yük
yüklenmesini, aç bırakılmamalarını da tenbih ederdi. İşe başlarken; "Yâ
Rabbî! Bütün Müslümanlara faydalı olmak, çocuklarıma helâlinden rızk kazanmak
için çalışıyorum" diye niyet etmesini, böyle niyet ederse, her adımına
sevap verileceğini ve günahlarının affolunacağını, yetiştirdiği mahsûlün her
bir tânesinin boşa gitmeyeceğini, hepsinin fayda sağlayacağını ve mahsûlün
uşrunu vermenin farz olduğunu anlatırdı. Bu şekilde, gördüğü insanlara
mesleğiyle ilgili nasîhatler ederdi.