İmsak ve namaz vakitlerini niçin değiştirdiler?
25/03/2020 Çarşamba Köşe yazarı H.Y
1983 yılında, aslı bozulan emirlerden biri de, (Namaz
Vakitleri) olmuştur. Oruç ibadetinin sıhhati de vakte bağlıdır.
Dinde tahrif hareketleri -32-
Sultan Abdülhamid Han’ın 1909 yılında tahttan indirilmesinden sonra, İslam
dininde tahrifâta başlanmıştı. 1983 yılında, aslı bozulan
emirlerden biri de, (Namaz Vakitleri) olmuştur. Vakit,
namazın şartlarındandır. Bir namazın sahih ve makbul olması için, vaktin
girdiğinin kati olarak bilinmesi ve doğru hesaplanmış olması
gerekir. Oruç ibadetinin de sıhhati vakte bağlıdır. Sabah namazı
ile orucun başladığı zamana (imsak vakti) denir. İmsak
vakti, ‘fecr-i sâdık’ ile başlar. Bu da, doğuda beyazlığın
ufuk üzerinde yayıldığı değil, ilk görüldüğü vakittir. O anda fecrin
yüksekliği, (-19) derecedir. Sabah namazı ve oruç da,
dört mezhebe göre bu vakitte başlar.
Osmanlıda ve cumhuriyet döneminde, vakit hesaplama uzmanları, sabah
namazı vaktini, takvimlerdeki imsaktan (18-20) dakika
sonrasında göstermişlerdir. Bu uygulama, şu hadîs-i şerîfe dayanmaktaydı:
Sahâbeden Enes ibn Mâlik, Zeyd ibn Sâbit'ten “radıyallahü anh” rivayet ediyor:
Zeyd bin Sâbit şöyle anlatıyor:
Biz Peygamber “sallallahü aleyhi ve sellem” ile
beraber sahur yemeği yedik. Sonra Peygamber efendimiz [sabah] namazına
kalktı. Enes dedi ki: Ben de Zeyd'e sordum: “Sabah ezanı ile sahur arasında ne
kadar zaman geçti?” Zeyd “Elli âyet [okuyacak] kadar”
diye cevap verdi. [Buhari, Kitabu’s-savm, 1955]. (Tecrîd-i Sarîh Tercümesi)’nde
bu hadis-i şerifin şerhi yapılırken, [elli âyet okuyacak kadar
olan] bu süre, 18 dakika olarak açıklanmıştır. [Tecrîd-i
Sarîh Terc. 6. cilt s. 268-269]
Tarih boyunca, ihtiyatlı hareket etmek için güneşin -19 derece
ufka yaklaşması esas alınırdı. İmsak vakti de bugünkünden 18-20 dakika
daha önce başlardı. Hâlen (Türkiye Takvimi) ile birçok
Müslüman ülkeler bunu esas almaktadır. Böyle olmazsa, ezan okunurken ağzında
lokma olan nasıl hareket edecektir? Çünkü o andan itibaren oruca başlamış
olması gerekiyordu. İşte bu tehlikeden dolayı (Vakit hesaplama uzmanları),
söz konusu hadîs-i şerîfi dikkate alarak, imsak ile sabah namazı vakti
arasına 18 dakikalık bir süre koymuşlardır.
Diyanetin cevabî bir yazısında şöyle deniliyordu: “…Ancak Din
İşleri Yüksek Kurulu, imsak vaktinin başlangıcı olarak biraz da kolaylık olması
açısından, bilimsel bir ölçüt olan astronomik tanı, yani -18 dereceyi esas
almaktadır. Böylece Diyanet İşleri Başkanlığının hesaplarında imsak vakti, -19
dereceyi esas alan takvimlere göre güneşin doğuşuna biraz daha yakın
olmaktadır.”
Ne hazindir ki, Amerikalılar, Fransızlar ve İngilizler de, fecrin
yüksekliğinin (-18) derece olduğunu, yani ufuk üzerindeki
beyazlığın yayılmasından sonra (sabah vakti)’nin başladığını kabul
ediyorlardı. İş böyle olunca, takvimlerin çoğunda, bu 18 dakikalık
süre kaldırılarak (imsak vakti), sabah namazı vaktine çekilmiş ve
orucun da aynı anda başlaması cihetine gidilmiştir.