"Ey Âdem! Doğru söyledin..."
26/09/2020 Cumartesi Köşe yazarı V.T
Resûlullah efendimizi Allahü teâlâ katında vesile etmek caizdir.
Ebû Şüca' El-İsfahânî hazretleri Şafiî fıkıh âlimidir. Aslen İsfahanlı olup
434 (m. 1042)’de Basra'da doğdu. Tahsilini tamamladıktan sonra Basra'da kırk
yıldan fazla Şafiî fıkhı okuttu. Bir süre Basra kadılığı yaptı. 533 (m.
1139)’da vefat etti. Bir dersinde şunları anlattı:
Resûl-i ekrem efendimiz (sallallahü aleyhi ve selem) ile tevessül, istigâse
ve teşeffü’, yani Resûlullah efendimizi Allahü teâlâ katında vesile etmek,
O’nun yardımını ve şefaatini istemek caizdir. Ömer bin Hattâb’ın (radıyallahü
anh) rivâyet ettiği hadîs-i şerîfte, Resûlullah şöyle buyurdu:
“Âdem aleyhisselâm zelleyi itirâf edince; 'Yâ Rabbî! Muhammed
aleyhisselâmın hakkı için beni bağışla' dedi. Allahü teâlâ; 'Ey Âdem! Sen
Muhammed aleyhisselâmı nereden biliyorsun! Ben henüz Onu
yaratmadım' buyurdu. Bunun üzerine Âdem aleyhisselâm; 'Şuradan biliyorum
ki; sen beni yed-i kudretinle yaratıp bana rûh üflediğin zaman, başımı
kaldırıp, Arş üzerinde (La ilahe illallah Muhammedün Resûlullah) yazılmış
olduğunu gördüm. Bildim ki, sen, hiç kimsenin ismini, şerefli isminin yanına
getirmezsin. Ancak en sevdiğin kulunun ismini getirirsin' dedi. Bunun
üzerine Allahü teâlâ; 'Ey Âdem! Doğru söyledin. O, bana halkın en sevgilisidir.
Mademki Onun hürmetine benden mağfiret istedin, gerçek olarak ben de seni
affettim. Eğer Muhammed olmasaydı, seni yaratmazdım' buyurdu."
Şüphesiz, Resûlullahın Allahü teâlânın katında çok yüksek derecesi vardır.
Âdette bile durum böyledir. Bir kimsenin diğer bir kimsenin yanında kıymet ve
derecesi çok olursa, onun hiçbir sözünü reddetmez. Hattâ başka birisi, onun
ismini söyleyerek o kimsenin yanına gittiği zaman, onun isteğini. İsmini veya
selâmını getirdiği o şahsın hatırı için yerine getirir. Hâlbuki ismini veya
selâmını getirdiği şahıs orada mevcut değildir. Yaratılmadan önce Resûlullah
ile tevessül etmek de böyledir. Burada sâdece Allahü teâlâdan istenmekte,
duâ yalnız Allahü teâlâya yapılmaktadır.
Sevilen ve kadr-ü kıymeti yüksek olan kimseyi zikretmek, yapılan duânın kabûlüne vesile olmaktadır. Nitekim rivâyet edilen sahih duâlarda da durum böyledir. Meselâ bu duâlardan birisi şöyledir: “Senin her isminle, senin esmâ-i hüsnân ile senden isterim. Senin Allah olman hürmetine senden isterim. Gazâbından rızâna, cezandan afiyet vermene sığınırım. Senden sana sığınırım.”