Akıllı kimse ya âlim ya da talebe olur...
22/05/2023 Pazartesi Köşe yazarı V.T
Kutbül-âlem
Abdülkuddûs Kenkûhi hazretleri Hindistan’da yaşamış olan Çeştiyye tarikatı
büyüklerindendir. 860 (m. 1456)’da Kenkûh’da doğdu. Evliyanın büyüklerinden
Ahmed Abdülhak Radulevî'ye intisab ederek Çeştiyye icazeti aldı ve Delhi’de
otuz yıl talebe yetiştirdi. Sonra Kenkûh’a dönerek 944 (m. 1537)’de vefat etti.
Bir sohbetinde şunları anlattı:
İnsan, riyâzetle adam
olur ve riyâzet, nefsin arzularının kahrolmasıdır. Allahü teâlâ bize nefsin
arzularını kahretmeyi emretti.
Nâziât sûresinin 40 ve
41. âyet-i kerîmelerinde meâlen buyuruldu ki; “Nefsini hevâ ve şehevâttan
nehyeden kimsenin, menzil ve karargâhı Cennettir.”
Nefsinin istekleri
peşinde olan kişinin vücûdu köpek misâli gibidir. Hadîs-i şerîfte buyuruldu
ki; “İnsanlar, ya âlim veya müteallimdir (talebedir). Bu
ikisinden olmayanda hayır yoktur.”
İlmi olduğu hâlde
onunla amel etmeyen, nefsinin arzuları ile iş gören kimse hakkında, A’râf
sûresi 176. âyet-i kerîmede meâlen buyuruldu ki: “... Bu kimsenin hâli;
koğsan da, kendi hâline bıraksan da, dilini çıkartıp soluyan köpek gibidir...”
Öyleyse akıllı şu kimsedir ki; bu ikisinden biri yani âlim veya
talebe olur. İlim bilmeyen, ilim öğrensin ve bunun sıkıntısını çeksin. Böylece,
Resûlullahın buyurduğu hayırsız olmasın. Nefsin hâkim olduğu vücut, köpekten
daha fenâdır. Mücâhedeler ve riyâzetler, nefsi terbiye etmekte çok tesîrlidir.
Köpek terbiyecileri, azgın köpeği terbiye ederler. Köpek de, birkaç gün içinde
onun emrine uyar. Av ve gösteri zamanında sahibinden ayrılmaz ve sahibine tam
itaat eder. Köpek itaat eder hâle gelince, koştuğu zaman onun öldürdüğünü canlı
olarak kabûl ederler. Onun yanlışını doğru olarak kabûl ederler. Avı bulamazsa,
özrünü kabûl ederler. Avı bulur ve tutarsa, iltifâta mazhar olur. Yaşadığı
müddetçe, bakıcıları ona hizmet eder... Birkaç gün eziyet çeken ve biraz
hüner sahibi olan köpeğin hâli böyle olursa, ilim sahibi olan Müslümanların hâlini
düşünmelidir...
İnsan, tövbe ederek
nefsin arzularını yok edip, ilim ve ibâdet mücâhedesi yapınca, Allahü teâlâ da
onu kendi lütuf ve kerem deryasından nasipsiz bırakmaz.
Affedilen tâib (tövbe edici), Allahü teâlânın seçtiği ve beğendiği kimsedir. Onun gönlü, cenâb-ı Hakkın nazargâhıdır.