Şefâat haktır...
30/06/2020 Salı Köşe yazarı R.A
Hadis-i şerifte buyuruldu ki: “Kıyâmet günü Peygamberler, sonra
âlimler, sonra şehîdler şefâat edeceklerdir.”
Sözlükte, “Af için vesîle olmak, yalvarmak” manasına
gelen “Şefâat”, dînî bir ıstılâh, tabîr olarak, yani ilmî bir
terim olarak, “Kıyâmet günü, Allahü teâlânın izni ile, başta Peygamber
Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) olmak üzere, diğer Peygamberler,
melekler, sıddîklar, şehîdler, sâlihler (iyi kimseler), âlimler ve
küçük yaşta ölen Müslümân çocukları ve Allahü teâlânın diğer izin
verdiklerinin; günâhkâr olan müminlerin günâhlarının affedilip Cehennem'den
kurtulmalarını, Cennetlik olanların da Cennet'teki derecelerinin artmasını
Allahü teâlâdan istemeleri, bu hususta vâsıta olmaları” anlamında
kullanılmaktadır.
Allahü teâlâ, Kur’ân-ı hakîminde buyurmuştur ki [Şefâat konusunda 30 âyet-i
kerîme vardır; bugün burada, sâdece dört adedini zikredelim]:
“Rahmân’ın katında bir ahd (îmân edip söz ve izin) almış olan kimseden
başkaları şefâat etmeye sâhip olamayacaklardır.” (Meryem, 87)
“Allah, onların önlerindekini de, arkalarındakini de (yaptıklarını ve
yapacaklarını da) bilir ve onlar, O’nun rızâ verdiği kimselerden
başkasına şefâat edemezler. Hepsi O’nun korkusundan titrerler.” (Enbiyâ,
28)
“O’ndan başka ibâdet edip durdukları şeyler (putlar), şefâat
da edemezler; ancak Hakk’a şehâdet eden (dili ve kalbi ile Lâ ilâhe
illallah diyen) kimseler müstesnâ…” (Zuhruf, 86)
“Göklerde nice melekler vardır da, Allah dileyip râzı olduğuna izin
vermezden önce, şefâatleri hiçbir şeye yaramaz.” (Necm, 26)
Burada, bu ümmetin en büyük âlimlerinden İmâm-ı Şâfiî’nin (rahmetullahi
aleyh), bir sözünü nakledelim: "Hadîs-i şerîfler, Kur'ân-ı kerîmin
tefsîri, İslâm âlimlerinin sözleri de hadîs-i şerîflerin açıklamalarıdır."
Allahü teâlâ, Kur’ân-ı hakîminde buyurmuştur ki:
“İnsanlara, kendilerine indirileni açıklaman için ve düşünüp anlasınlar
diye, sana da bu Kur’ân'ı indirdik…” [Nahil, 44]
Ayrıca Kur’ân-ı kerîm’de, Resûlullâh (sallallâhu aleyhi ve sellem)'in
vereceği hükümlerin, Allahü teâlâ tarafından kendisine bildirildiği de ifâde
buyuruluyor.
“Allah'ın sana gösterdiği şekilde, insanlar arasında hükmedesin diye, sana
Kitâb'ı hak ile indirdik; hâinlerden taraf olma.” [Nisa, 105]
Peygamber Efendimiz de buyurmuştur ki:
“Ümmetimden, büyük günâhı olanlara şefâat edeceğim.” (Tirmizî, İbn-i Mâce
ve Müsned-i Ahmed bin Hanbel)
“Kıyâmet günü Peygamberler, sonra âlimler, sonra şehîdler şefâat edeceklerdir.” (İbn-i Mâce, İhyâ)
“Şefâatime inanmayan, ona kavuşamaz.” (Şir'atül-İslâm)
Ehl-i Sünnet âlimler buyuruyorlar ki: “Şefâat haktır. Tövbesiz
ölen müminlerin küçük ve büyük günâhlarının affedilmesi için, Peygamberler,
melekler, velîler, sâlihler ve Allahü teâlânın izin verdiği kimseler,
şefâat edecekler ve şefâatleri de kabûl edilecektir.” (Mevlânâ Hâlid-i
Bağdâdî)
“Küçük çocuklar, analarına ve babalarına şefâat ederler. Hattâ düşük olanlar bile, analarına ve babalarına şefâat ederler.” (İmâm-ı Birgivî)