İnsanlar, İslâmiyetle azîz olur...
31/07/2023 Pazartesi Köşe yazarı R.A
Hazret-i Ömer Efendimiz
(radıyallahü teâlâ anh) "Biz, en zelîl bir kavim idik; Allahü
teâlâ, bizi İslâmiyyetle azîz eyledi" buyurmuştur; bu söz,
ne kadar mânidârdır.
Marcel A.
Boisard isimli bir Fransız'ın da, “L’Humanisma de l’Islam” adlı
eserinde dediği gibi: “...Târihte ilk defâ insana sosyal,
rûhî, siyâsî, ahlâkî, hukûkî değerlerini en iyi şekilde veren, bu anlayışla
büyük bir medeniyet ve eşsiz bir kültür meydâna getiren İslâmdır...”
Târihte,
Arabistân Yarımadası’nda "Câhiliye Devri" denilen bir dönem vardır. Bu
dönemde, Arabistân Yarımadası’nda, insanlar
putlara tapıyor, fıçılarla içki içiyor, sabâhlara kadar kumar oynuyorlardı.
Yine o devirde kuvvetli olan haklı sayılıyor, kadınlar bir ticâret eşyâsı gibi
alınıp-satılıyor, kız çocukları diri-diri toprağa gömülüyorlardı.
Tabîî ki
Avrupa, Afrika ve Asya’da da durum Arabistân’dakinden farklı değildi.
Elbette bunlardan rahatsız olan, memnûn olmayan akl-ı selîm
sâhibi insanlar -az da olsa- mevcuttu ve bunlar Cenâb-ı Hakk’a tazarru’ ve
niyâzda bulunuyor, bu karanlık gecenin bitmesi için âdetâ cânhırâş bir şekilde
yalvarıyorlardı.
Şunu önemle ifâde edelim ki, son Peygamber olan
sevgili Peygamberimiz, kendisini bir muallim (eğitimci) olarak tanıtmış, eğitimcilik
vasfını, gönderiliş sebepleri arasında zikretmiş, hayâtı boyunca bunu tatbîk
etmiş ve
muvaffakiyeti târihen sâbit, başarısı dost-düşmân herkes tarafından kabûl
edilmiş bir eğitimcidir. Onun bu başarılarından istifâde
etmek lâzımdır. O, insanları “Câhiliye devri”nden “Asr-ı
seâdet”e yükseltmiştir.
O, 23
senede, 150 bin mübârek insan, güzîde sahâbe, "hayırlı bir
ümmet" meydâna getirmiştir. Onlar
da, 40-50 sene gibi çok kısa zaman zarfında, gâyet mahdût imkânlarla,
Endülüs'ten Çin'e kadar olan geniş coğrafî bölgeleri fethedip oralara ilim-irfân,
ahlâk-fazîlet, medeniyet, adâlet-hakkâniyet, insanlık-insan hakları, nûr ve
hidâyeti, tek kelimeyle söylemek gerekirse, Allahü teâlânın mukaddes dîni
İslâmiyyet’i götürmüşlerdir. İşte bu konu, ciddiyetle
incelenmesi gereken bir konudur.
İslâm
dîninde çocuk ve genç terbiyesinden, eğitiminden maksat, çocukların ve
gençlerin, Allahü teâlânın râzı olduğu, kulların beğendiği, devletine,
vatanına, milletine, âilesine, cemiyete ve insanlığa faydalı birer insan olarak
yetişmeleridir. Bunların tahakkuku için, çocuk ve gençler,
çeşitli güzel vasıflarla donatılmalıdırlar.
İslâm
âlimleri ve atalarımız, asırlarca gecelerini gündüzlerine katarak çok kıymetli
kitaplar yazmışlar ve bunları kütüphânelerde gözleri gibi koruyup bizlere
kadar ulaştırmışlardır. Bizlere düşen, bunları okuyup istifâde etmek ve
gereğini yapmaktır.
Dost-düşman
herkesçe bilindiği gibi, Peygamberimizin ve O’nun izinden giden âlim ve
velîlerin, nasıl kâmil cemiyetler meydâna getirdikleri açıkca ortadadır. Burada Karahânlılar,
Gazneliler, Timuroğulları, Bâbürlüler, Selçûklular ve Osmânlıları misâl
olarak zikredebiliriz.