İsraf eden âlime verilen ders!..
11/08/2023 Cuma Köşe yazarı V.T
Hâtim-i Esam hazretleri evliyanın büyüklerindendir. Şakîk-i
Belhî'nin talebesi, Ahmed-i Hadraveyh'in hocasıdır. Afganistan’da Belh'te
doğdu. 852 (H.237) senesinde orada vefât etti. Kendisine "Esam"
(sağır) denilmesinin sebebi şudur: "Birisi onunla konuşurken kazayla
yellendi. Hâtim-i Esam o şahıs utanmasın diye; "Yüksek sesle konuş, ancak
yüksek sesle konuşulanları duyabiliyorum" dedi ve bu hâlini o kişinin
ölümüne kadar kırk yıl sürdürdü. Bu yüzden ona "Esam" denilmiştir.
Âkıl bâliğ olduğu andan îtibâren, Şakîk-i Belhî'nin sohbetlerine
devâm etti. Onun talebesi oldu. Şakîk-i Belhî'den İslâm ilimlerini öğrenerek
âlim oldu.
Birisi Hâtim-i Esam'a; "Nasıl namaz kılarsın?" diye
sordu. O da şöyle buyurdu: "Namaz vakti gelince temiz bir kalb ile niyet
ederek abdest alırım. Abdest uzuvlarımı yıkar, kalben de tövbe ederim. Sonra
câmiye giderim. Mescid-i Harâm'ı gözümün önüne getirir, Makâm-ı İbrâhim'i iki
kaş arasında tutar, Cennet'i sağımda, Cehennem'i solumda, Sıratı ayaklarımın
altında, can alıcı meleği arkamda düşünür, kalbimi Allahü teâlâya ısmarlar,
sonra tâzimle Allahü ekber der, hürmetle kıyam, heybetle kırâat, tevâzuyla
rükû, tazarrû ile (kendini alçaltarak) secde, hilm ile cülûs (tehiyyattaki
oturuş), şükürle selâmı yerine getiririm. Benim namazım böyledir."
Hâtim-i Esâm israf konusunda çok titiz idi. Bir âlimin çok israf ettiğini
duydu. Onun evine giderek; "Ben Acemli bir kimseyim, bana dînimi
öğret" dedi. "Önce ne öğrenmek istiyorsun?" diye sorunca,
Hâtim-i Esâm; "Bana abdest almayı öğret" dedi. O zât bütün uzuvlarını
sırayla ve üç defa yıkadı. Abdesti tamamlayınca Hâtim-i Esam; "Ben senin
huzûrunda bir abdest alayım da, benim yanlışlarımı düzelt" dedi. Hâtim-i
Esam abdest alırken kollarına gelince dörder defâ yıkadı. Bunun üzerine o zât;
"Suyu israf ettin" deyince, Hâtim-i Esam "Ben nerede israf
ettim?" dedi. O zât da; "Kolunu üç kere yıkayacağın yerde dört defâ
yıkadın" dedi. Hâtim-i Esam da; "Ben bir avuç suyu israf ettim. Sen
ise çok ve güzel şeyleri israf ediyorsun" dedi. O zât anladı ki Hâtim-i
Esam dînî bilgi öğrenmeye değil, ders vermeye gelmiş. Evine girdi ve kırk gün
kimsenin yüzüne bakmadı...
Muhammed Râzî anlatır: "Senelerce Hâtim-i Esam'ın
hizmetinde bulundum. Sâdece bir kere hâriç, hiç kızdığını görmedim. O da,
pazardan geçerken bir bakkal talebesini yakalamış; "Malımı alıp yedin,
parasını ver" diyordu. Hâtim bunu görünce; "Ey Efendi! Biraz yardımcı
ol, borcunu ödemesi için biraz mühlet tanı" dedi. Fakat bakkal
"Olmaz" diye dayattı. Bunun üzerine çok üzülen Hâtim-i Esam, yanında
taşıdığı havlusunu yere vurdu. Bir anda pazarın ortası altınla doldu. Hâtim-i
Esam, bakkala; "Alacağın ne kadarsa onu al, fazlasını alma, sonra elin
kurur" dedi. Bakkal alacağını aldı. Fakat para hırsından biraz daha almaya
kalkınca eli kurudu ve çolak oldu.