Hicret ve sonrası...
03/08/2023 Perşembe Köşe yazarı S.A
"Hicret" ile Mekke
devri kapanmış, Medine-i münevvere devri başlamış oldu. İslâm
güneşi uzak ülkeleri de aydınlattı...
Muharrem ayı, Hicri senenin birinci ayıdır... Bugün bu
vesileyle bir nebze Hicret hadisesinden bahsetmek istiyoruz efendim...
Hicret'ten önce Müslümanlar büyük sıkıntı içindeydiler. Suçları
Allahın varlığına birliğine Efendimizin onun kulu ve elçisi olduğuna
inanmaktı... Müminlerin bazısı şehid edildi. Ammar bin Yasir'in annesi ve
babası gibi... Zulüm, had safhadaydı. Bilâli Habeşi'ye (radıyallahü anh)
yapılan eza ve cefayı hepiniz biliyorsunuz. Dayanılacak gibi değildi,
inananların iki defa Habeşistan'a hicret etmelerine izin çıktı...
Miladi 619 yılında Müslümanlar iki büyük acı yaşadılar. Sevgili
Peygamberimizin amcası Ebû Talib vefat etti ki Mekke'deki hâmisi idi. Üç gün
sonra da ilk mü'mine, Hatice Validemiz (radıyallahü anha) rahmet-i Rahmana
kavuştu. Hazret-i Hatice en zor günlerinde Server-i Kâinatın yanında durmuş,
malını mülkünü Allah yolunda sarf etmişti. Çocuklarının annesiydi. Bu seneye
"Senetül Hüzn" (üzüntülü sene) denildi.
Beklendiği gibi de oldu, Ebû Talib'in vefatından sonra müşrikler
Resul-i Erkeme daha fazla eziyet etmeye başladılar. Mü'minlere sıkıntı vermekte
âdeta birbirleri ile yarış hâlindeydiler.
Zulüm ve işkencelere rağmen Kur'ân-ı kerimin beşer kelâmı
olamayacağını düşünerek iman edenlerin sayısı arttı. Bir taraftan da Medine-i
Münevvere'ye hicret başladı. Bu da kâfirleri çok endişelendirdi. İslâmiyet
artık Mekke-i Mükerremeden taşmış, müşriklerin korktukları başlarına
gelmişti!..
Eshab-ı kiramın çoğu hicret etmişti, Ebû Bekir de (radıyallahü
anh) hicrete hazırlanmıştı ama izin çıkmadı. Peygamberimiz aleyhisselâm ona;
"Sabret" buyurdular, "Allahü
teâlâ sana bir yol arkadaşı nasip eder!"
Medine'deki müminleri bir tehdit olarak gören Kureyşliler
toplandılar, dediler ki:
"İslam dininin yayılmasına mâni olamadık, artık tek çaremiz
kaldı; O'nu öldürmek!.."
Hane-i saadetin etrafını sardılar, çıkınca saldıracaklardı.
Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) bir avuç toprakla çıktı, üzerlerine
saçtı. Hepsi uyuyakaldılar, aralarından geçip uzaklaştı...
Ebû Bekr-i Sıddık'ın evine gittiler, beraber Sevr Dağına doğru
yola çıktılar. Böylece "Hicret" başlamış
oluyordu. Sevr Mağarasında üç gün üç gece kaldıktan sonra yola devam
ettiler... Önce Kuba köyüne vasıl oldular. Gerek muhacir gerek ensar,
Allahın Resulünü büyük bir sevinç ile karşıladı. Orada bir mescid inşa ettiler
ve ilk cuma namazı kılındı.
Bu mübarek "Hicret" ile Mekke devri kapanmış, Medine-i
münevvere devri başlamış oldu. İslâm güneşi uzak ülkeleri
de aydınlattı... Eskiden namazlarını gizli saklı kılan müminler,
ibadetlerini huzur ile yapıyor, insanları felaha
çağırıyorlardı... Efendimiz devlet başkanlarına mektuplar yolluyor, onlara
tebliğde bulunuyorlardı.
Hicret'ten sonra İslamiyet bir şehir dini olmaktan çıktı,
cihanşümul bir din olduğunu dünya duydu, tanıdı...
.....
NOT: Bu makale ilk defa 14 Kasım
2013 Perşembe günü yayınlanmıştır.