Bugünün farzı ile vaktin farzı demek arasında ne fark vardır?
Namazı vaktinde kılmak
CEVAP
Vaktin farzı denince, sabah, öğle, ikindi, akşam ve yatsı
vaktinde, hangi vakit farz kılınıyorsa kılınan o farz kast ediliyor, bugünün
farzı denince de, gün içinde kılınması gereken farz anlaşılıyor. Mesela öğlenin
farzını, öğle vaktinde kılmak gerekir. Öğle vaktinden çıkınca, ifa edilmesi
gereken günün farzı oluyor. Günün farzı, ikindi vakti girince kılınırsa kaza
edilmiş olur. Vaktin farzı demekle günün farzı demek bu bakımdan önemlidir.
Günün farzı denirse, vakti içinde kılınırsa eda olur, vakit çıkmışsa kaza olur.
Birinci ifadede, vaktin çıktığını bilmediği için namaz sahih olmuyor. Çünkü
namazın şartlarından biri de, eda olması için, vaktinde kıldığını bilmektir.
İkincisinde ise, vaktin çıktığını biliyor. Yani Allahü ekberdedikten
sonra vaktin çıkacağını biliyor. Bilince, vakit çıkmadan iftitah tekbiri aldığı
için namazı sahih oluyor.
Vaktin çıkmasına çok az kaldığını bilerek, (Bugünün öğle namazını eda etmeye)
diye niyet eden kimse, vakit çıkmışsa, öğleyi kaza etmiş olur. Eğer öğle vakti
çıkmadığı hâlde, çıktı sanarak, (Bugünkü öğleyi kaza etmeye) diye niyet ederek
kılsa, vakit çıkmadığı anlaşılınca, öğleyi eda etmiş olur. Her ikisinde de aynı
namaza niyet etmiş, yalnız vaktin çıkmasında yanılmıştır.
Fakat geçmiş öğle namazını kaza etmeye diye niyet ederek kıldığı namaz, o günün
öğle namazının yerine geçmez. Çünkü bugünün namazına diye niyet etmemiştir.
Böylece, eda niyeti ile kılınan öğle namazı geçmişte kılınmamış bir öğle
namazının yerine geçmez.
Bunun gibi, bir kimse, hazır olan imam için Ali hocaya uymaya niyet etse, imam
başka biriyse, mesela Veli hocaysa, Veli hocayla kıldığı namaz sahih olmaz.
Onun için hocanın ismini söylemeyip uydum hazır olan imama demelidir.
Bir kimse, yıllarca, öğleyi vaktinden önce kılmış olsa ve hepsine (Üzerime farz
olan öğleyi kılmaya) diye niyet etse, o günkü öğleyi düşünmese, her gün bir
evvelki öğleyi kaza etmiş olur. Yalnız son öğleyi ayrıca kaza etmesi lazım
olur. (Bugünkü öğle namazına) diye niyet etse, eda dese de, demese de, her gün
o günkü öğleyi eda etmiş olup, vaktinden önce oldukları için, hiçbiri öğlenin
farzı olmaz, nafile olur. Hepsini kaza etmesi lazım olur. Görülüyor ki,
namazların vakitlerini bilmek gerektiği gibi, vaktin içinde kılmış olduğunu da
bilmek gerekir.
Vakit çıkarsa
Sual: Öğle namazını cemaatle kılarken ikindi ezanı okunsa, yani
ikindi vakti girse, öğleyi kılmamış olanlar, gelip bu cemaate uyarak o günkü
öğleyi kılsalar, kıldıkları namaz kaza mı, yoksa eda mı olur?
CEVAP
Vakit çıkmadan cemaate uyanlarınki eda, vakit çıktıktan sonra uyanlarınki kaza
olur. Çünkü Tam İlmihal’de deniyor ki:
(Bugünkü öğle namazını eda etmeye) diye niyet eden, vakti çıkmışsa öğleyi kaza
etmiş olur. Öğle vakti çıktı zannederek, (Bugünkü öğleyi kaza etmeye) diye
niyet ederek kılarsa, vakit çıkmadığı anlaşılınca, öğleyi eda etmiş olur. (S.
Ebediyye)
Sonradan gelenler, İmam-ı a'zamın kavline uyarlarsa, öğleyi asr-ı evvelde eda
etmiş olurlar. O zaman da, ikindiyi asr-ı sanide kılmak gerekir.
Vakit çıkmadan önce
Sual: Bir namaz, vakti çıkmadan ne kadar önce kılınırsa, o namaz
vaktinde kılınmış olur?
CEVAP
Sabah namazında, güneş doğmadan önce selam vermiş olmak gerekir. Diğer
vakitlerde ise, vakit çıkmadan, Hanefî ve Hanbelî'de
iftitah tekbiri alınca, Malikî ve Şafiî'de ise,
bir rekât kılınca, namazı vaktinde kılmış olur. Hanefî'de namazın
hepsi vakit içinde tamam olmazsa, küçük günah olur. (Redd-ül-muhtar,
Tahtavi, M. Erbaa)
Sabah namazı kılarken, güneş doğmaya başlarsa, bu namaz sahih olmaz. İkindiyi
kılarken güneş batarsa, bu namaz sahih olur.
Kerahat vakti
Sual: İslam Ahlakı kitabında, öğleye 20 dakika kala, akşama ise,
ortalama 40 dakika kala kerahat vaktinin başladığı bildiriliyor. Ama takvimde
biraz farklılık gösteriyor. Hangisine uymak uygun olur?
CEVAP
İslam Ahlakı kitabında ortalama deniyor. Hem bu ifadede, İstanbul için
olduğu bildiriliyor. Türkiye Takvimi’ne uymalıdır. Çünkü bu takvimde, her
şehrin namaz vakitleri de, mekruh vakitler de, net olarak hesap edilmiştir.
Asr-ı sani
Sual: Öğle namazı, bir mazeretle vaktinde kılınamazsa, asr-ı sanide
mi kılınıyor?
CEVAP
Hayır, asr-ı evvelde kılınır. Asr-ı sani, ikinci ikindi demektir. Bir mazeretle
öğle namazı, öğle vaktinde kılınamazsa, asr-ı evvelde kılınır. Öğle, o vakte
geciktirilerek kılınmışsa, o günkü ikindi de asr-ı sanide kılınır.
İkindiyi kılarken güneş batsa
Sual: Bir kimse ikindinin farzının iki rekâtını kıldıktan sonra güneş
batsa, yani ikindi namazının vakti çıksa, üçüncü rekâtta seferî veya mukim
ona uysa caiz olur mu?
CEVAP
Mukimin uyması caiz olur. İmam selam verince, mukim olan kimse, kalkıp iki
rekât daha kılar. Başka bir mukimin de, ikindi namazı kazaya kalsa, ikindiyi
kılan bu imama kaza niyetiyle uysa yine sahih olur. (İbni Âbidin)
Mukim ikindi namazının iki rekâtını kılınca güneş batsa ve bu sırada seferî bir
kimse gelip ona uysa, seferînin, o mukime uyması sahih olmaz. (Hindiyye)
Çünkü seferî olanın ikindinin namazını iki rekât kaza etmesi farzdır. Seferî
olana ikindinin son iki rekâtı nâfile olur, farz kılan nâfile kılana uyamadığı
için namazı sahih olmaz. Şâfiî mezhebinde ise caiz olur.
Güneş batarsa
Sual: Bir kimse, akşam namazını kıldıktan sonra, dünyanın dönmesinden
daha hızlı giden bir uçakla, doğudan batıya gitse, indiği şehirde henüz güneş
batmamış olsa, güneş batınca yeniden akşamı kılması lazım olur mu?
CEVAP
Bu hususta iki ayrı kavil vardır:
1- Vakit namazın şartı olduğu için, güneş battıktan sonra tekrar
görünürse, akşamı tekrar kılması gerekir. (Dürr-ül muhtar)
2- Akşam namazını kıldığı için tekrar kılması gerekmez. Evliya
zatlar, kerametle az zamanda uzak yerlere gidebilir. Bu konuda Şâfiî ve Hanefî
mezheplerinde, fıkıh meseleleri de yapılmıştır. İbni Hacer-i Hiytemi’nin
fetvalarında, (Velî bir zat, akşam namazını kıldıktan sonra, batıya doğru
gitse, gittiği yerde güneş batmamış olsa, burada güneş batınca, akşam namazını
tekrar kılması lazım olmadığını söyleyenler çoktur) deniyor. (Kıyamet
ve Âhiret)
Gerçekten böyle bir uçak yapılırsa, ihtiyaten kılmak iyi olur. Bazı kimseler,
özellikle ateistler, kasten, Müslümanları zor durumda bırakmak için, cevap
veremezler diye, böyle şeyler soruyorlar. Hâlbuki dinimizde İslam âlimlerinin
cevap veremediği mesele yoktur.
Öğle ve akşam namazı
Sual: Mâlikî’yi taklit eden, İmam-ı a’zam hazretlerinin kavline
uyarak, öğleyi asr-ı evvelde, akşamı da işa-i evvelde kılabilir mi?
CEVAP
İhtiyaç varsa kılabilir. Mâlikî'yi taklit etmeyen de, ihtiyaç olmadan kılamaz. Asr-ı
sani, İmam-ı a’zam hazretlerine göre, ikindi namazının giriş
vaktidir. İşa-i sani de, İmam-ı a’zam hazretlerine göre, yatsı
namazının giriş vaktidir. Fakat bu iki vakitte fetva, İmameyn’in [İmam-ı
Muhammed ile İmam-ı Ebu Yusuf’un] kavline, yani asr-ı evvele ve işa-i evvele
göredir. Her Müslümanın ibadet ederken, kendi mezhebindeki tercih edilen
fetvaya uyması, yani öğleyi ve akşamı, Türkiye Takvimi’ndeki ikindi ve yatsı
vaktinden önce kılması gerekir.
Sabahı geciktirmemeli
Sual: Bazı arkadaşlar, birbirine mail gönderip, (Sabah namazını
Güneş doğmasına yirmi dakika kala kılmak efdaldir) diyorlar. Hâlbuki S. Ebediyye’de,
(Sabah namazını her mevsimde ortalık aydınlanınca kılmak müstehabdır. Bu
geciktirmeler, hep cemaatle kılanlar içindir. Evinde yalnız kılan, her namazı
vakti girer girmez kılmalıdır) deniyor. Sabahı neden geç kıldırıyorlar?
CEVAP
Belki sabah namazını cemaatle kılanları kast etmiş olabilirler. Yalnız kılan,
her namazı erken vaktinde kılmalıdır.
Sabah namazının vakti
Sual: Sabah namazı, niye imsak vaktinden 15-20 dakika sonra kılınıyor?
CEVAP
Sabah namazının vakti, dört mezhepte de, şer’î gecenin sonunda yani imsak
vaktinde başlar. Oruç da bu vakitte başlar. İmsak vaktinin, beyazlık, ufuk
üzerinde yayıldığı vakit başladığını bildiren zayıf kaviller de bulunduğu için,
sabah namazını takvimde yazılı imsak vaktinden 15 dakika sonra kılmak ihtiyatlı
olur. (S. Ebediyye)
Namaz kılarken vakit çıksa
Sual: Bir kimse, vaktin içinde olduğunu zannederek vaktin namazını, kılmaya
başlasa, fakat vakit çıkmış olsa, bu kimsenin kıldığı namaz kabul olur mu veya
namaz kılarken vaktinde kıldığını bilmesi şart mıdır?
Cevap: Bir kimse, vaktin içinde olduğunu bilerek, vaktin farzı diye
namaza başlasa, başlanan namazı kılarken, vakit çıksa ve vaktin çıktığını
bilmese, bu namaz sahih olmaz. Eğer bu kimse, bu günün farzı deseydi, o zaman
sahih olur ve kıldığı farz namaz, kaza yerine geçerdi.
Vakti girmeden kılınan farz, nafile, vakti çıktıktan sonra
kılınmış ise, kaza olur. Yani “Bu günün öğle namazını eda etmeye” diye niyet
eden kimse, vakit çıkmış ise, öğleyi kaza etmiş olur. Bunun gibi, öğle vakti
çıktı sanarak, “Bugünkü öğleyi kaza etmeye” niyeti ile kılınca, vakit çıkmadığı
anlaşılınca, öğleyi eda etmiş olur. Her ikisinde de aynı namaza niyet etmiş,
yalnız vaktin çıkmasında yanılmıştır. Fakat, geçmiş öğle namazını kazaya diye
niyet ederek kıldığı namaz, o günün öğle namazının yerine geçmez. Çünkü,
bugünün namazına diye niyet etmemiştir. Böylece, eda niyeti ile kılınan öğle
namazı geçmişte kılınmamış bir öğle namazının yerine geçmez.
Bunun gibi, bir kimse, hazır olan imama uymaya niyet etse ve
bunun Zeyd olduğunu sansa, halbuki imam başkası ise, bu kimsenin namazı kabul
olur. Fakat, Zeyd'e uymaya niyet etse, imam başka birisi ise, bununla kıldığı
namaz kabul olmaz.
Sual: Bir kimse, namaz kılarken, o namazın vaktinin
girdiğini bilmese ve o vaktin farzını kılmaya diye de niyet etmese, kıldığı
namazlar boşa mı gider?
Cevap: Bir kimse, senelerce, öğleyi vaktinden önce kılmış olsa ve
hepsine de; “Üzerime farz olan öğleyi kılmaya” diye niyet etse, o günkü öğleyi
düşünmese, her gün bir evvelki öğleyi kaza etmiş olur. Yalnız son öğleyi ayrıca
kaza etmesi lazım olur. O günkü öğleyi niyet etse, eda dese de, demese de, her
gün o günkü öğleyi eda etmiş olup, vaktinden önce oldukları için, hiçbiri
öğlenin farzı olmaz, nafile olurlar. Hepsini kaza etmesi lazım olur. Görülüyor
ki, namazların vakitlerini bilmekle beraber, o vaktin içinde kılmış olduğunu da
bilmek lazımdır.
Sual: Sabah namazını kılarken, güneş doğarsa, bu namaz
kazaya mı kalmış olur ve bu hüküm sadece sabah namazına mı mahsustur?
Cevap: Sabah namazını kılarken, güneş doğmaya başlarsa, bu namaz
sahih olmaz, kazaya kalmış olur. Bu hüküm sadece sabah namazına mahsustur,
diğer vakit namazları için hüküm böyle değildir. Mesela öğlenin farzını
kılarken ikindi girse ikindinin farzını kılarken güneş batsa, bu namazlar sahih
olur, kazaya kalmış olmaz.
Sual: Beş vakit namazı, yalnız kılan kimse, son vaktini
beklemeyip hep ilk vaktinde mi kılmalıdır?
Cevap: Her namazı evvel vaktinde kılmalı, ikindiyi ve yatsıyı
İmâm-ı a'zamın kavline göre kılmalıdır. Namaz ne kadar geç kılınırsa sevabı o
kadar azalır. Müstehab olan vakitler, cemaat ile kılmak, mescide gitmek
içindir. Namazı kılmadan vakti çıkarsa, büyük günah olur. Kaza etmekle, bu
günahın affolmadığı, ayrıca tövbe etmenin lazım olduğu. İbn-i Âbidînde
yazılıdır.
Sual: Namaz kılmak için, vaktin girdiğinden emin olmak
şart mıdır?
Cevap: Konu ile alakalı olarak İbni Âbidînde deniyor ki:
“Namazın sahih olması için, namaz vaktinin girmiş olduğunu iyi bilmek lazımdır.
Vaktin girdiğinde şüphe ederek kılsa, sonra vakit girdikten sonra kılmış olduğu
anlaşılsa, kılmış olduğu namaz sahih olmaz. Vaktin girdiği, adil bir Müslümanın
okuduğu ezan ile anlaşılır. Ezanı okuyan adil değilse, vaktin girip girmediğini
kendi araştırır. Girdiğini çok zan edince, kılar. Din işlerinde adil bir
Müslümanın sözüne inanılır. Mesela, kıbleyi, bir şeyin temiz ve necis olmasını,
helal, haram olmasını haber verince inanılır. Haber veren fasıksa yahut adil,
fasık olduğu belli değilse, doğru söyleyip söylemediğini kendi araştırıp, zan
ettiğine göre hareket eder. Çok zan etmek, iyi bilmek demektir. Namaz vaktinin girdiğini
haber vermek ibadettir. Namaz vaktini bilen, akıllı, baliğ, adil bir erkeğin
ezanına inanılır, fasığın değil.”
Sual: Takvimdeki namaz vakitlerinde yanlışlık olursa veya
ezan erken okunursa, vakit girmediği için kılınan o namaz kabul olur mu?
Cevap: Bu konuda İbni Nüceym Zeyn-ül-Âbidîn hazretleri, Kebâir ve
segâir kitabında buyuruyor ki:
“Farz namazları vakti girmeden önce ve vakti çıktıktan sonra kılmak büyük
günahtır. Büyük günah, ancak tevbe etmekle affolur. Küçük günahları
affettirecek şeyler çoktur. Tevbe ederken, kılmadığı namazları kaza etmesi
lazımdır. Kabul olan hac, büyük günahları temizler diyen âlimler, namazları
kaza etmek lazım olmaz dememişlerdir. Namazı vaktinden sonraya özürsüz olarak
geciktirmek günahı affolur demişlerdir. Ayrıca kaza etmek lazımdır. Kaza etmeye
gücü varken kaza etmezse, ayrıca büyük bir günah daha işlemiş olur.”
Hanefi mezhebinde iftitah tekbirini vakit çıkmadan alan,
Şafii ve Maliki mezhebinde bir rekati vakit çıkmadan kılan kimse, namazını
vaktinde kılmış olur. Namazın hepsi vakit içinde tamam olmazsa, küçük günah
olur.
Namaz, vakti girdikten sonra kılınır
Sual: Vakit girmeden kılınan namaz kabul olur mu?
Cevap: Bu konuda İbni Âbidîn, Şâfi'î El-envâr ve mâlikî
El-mukaddemet-ül-izziyye şerhinde, Mîzân-ül-kübrâda deniyor ki:
“Namazın sahih olması için, vakti girdikten sonra kılınması ve vaktinde
kılındığını bilmek şarttır. Vaktin girdiğinde şüpheli olarak kılıp, sonra
vaktinde kılmış olduğunu anlarsa, bu namazı sahih olmaz. Vaktin bilinmesi,
vakitleri bilen adil bir Müslümanın okuduğu ezanı işitmekle olur. Ezanı okuyan
adil değil ise veya adil Müslümanın hazırladığı takvim yoksa, kendisi vaktin
girdiğini araştırıp, kuvvetli zan edince kılmalıdır. Fâsıkın veya adil olduğu
bilinmeyen kimsenin, kıbleyi göstermesi, temiz, necis, helal, haram gibi dinden
olan şeylere şehadet etmesi, söylemesi de, ezan gibi olup, ona değil, kendi
araştırıp anladığına uyması lazımdır.”
Sual: Sabah namazının farzını kılarken güneş doğsa, bu
namaz kılınmış olur mu?
Cevap: Sabah namazını kılarken, güneş doğmaya başlarsa, bu namaz sahih
olmaz. İkindiyi kılarken güneş batarsa, bu namaz sahih olur. Akşamı kıldıktan
sonra, uçakla batıya gidince, güneşi görse, güneş batınca akşamı tekrar kılar.
Sual: Bir Müslümanın, beş vakit namazı, vakit girdikten
sonra ve vaktinde kıldığını bilmesi şart mıdır?
Cevap: Akıl ve baliğ olan, yani aklı olup, evlenme yaşına gelmiş olan
her Müslüman erkeğin ve kadının, her gün beş vakit namazı, vakitlerinde
kılmaları farzdır. Bir namaz, vakti gelmeden önce kılınırsa, sahih olmaz. Hem
de, büyük günah olur. Namazın sahih olması için, vaktinde kılmak lazım olduğu
gibi, vaktinde kıldığını bilmek, şüphe etmemek de farzdır. Tergîb-üs-salâtdaki
hadîs-i şerifte (Namaz vakitlerinin bir evveli vardır. Bir de sonu
vardır) buyuruldu.
Sual: Namaz vakitlerinde ve oruç tutmakta, hesapla
bulunan takvimlere itibar edilebilir mi?
Cevap: İbadetlerin vakitlerini tayin ve tespit etmek, yani anlayıp
anlatmak, din bilgisi ile olur. Fıkıh âlimleri, müctehidlerin bildirdiklerini
fıkıh kitaplarında yazmışlardır. Bildirilmiş olan vakitleri, hesap etmek
caizdir. Hesap ile bulunanların, din âlimleri tarafından tasdik edilmesi
şarttır. Namaz vakitlerini ve kıbleyi hesap ile anlamanın caiz olduğu İbni
Âbidînde ve Fetâvâ-i Şem-süddîn Remlîde yazılıdır. Mevdû'ât-ul-ulûmda deniyor
ki:
“Namaz vakitlerini hesap etmek, farz-ı kifayedir. Müslümanların, namaz vaktinin
başını ve sonunu güneşin hareketinden veya âlimlerin tasdik ettiği takvimlerden
anlamaları farzdır.”