Bir hadis-i şerifte, (Beş vakit namazı doğru kılana, her gün için bin şehit sevabı verilir) buyuruluyor. Namazı doğru kılmak nasıl olur?
Mezarlıkta namaz kılmak
CEVAP
Namazın doğru olması için şu şartlara riayet etmek gerekir:
1- Ehl-i sünnet itikadında olmalı. Bid’at ehlinin kıldığı namaz,
sahih olsa da, namaz borcu ödenmiş olsa da, kabul olmaz yani doğru namaz
olamaz. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Bid’at ehlinin namazı, orucu, haccı, umresi, cihadı, tevbesi, farzı,
nafilesi ve hiçbir iyiliği kabul olmaz.) [İbni Mace]
O halde, Ehl-i sünnet itikadında olmalı ve bid’at işlemekten çok sakınmalı.
2- Haramlardan sakınmalı. Haramlar çeşitli şekilde işlenir. Elle,
dille, gözle, kulakla, ayakla, kalble, mideyle ve elbiseyle olabilir.
Elle: Haramlara uzanıyorsa,
Dille: Yalan, gıybet gibi haramlar işliyorsa,
Gözle: Harama bakıyorsa, kâinata ibretle bakmıyorsa,
Kulakla: Çalgı veya gıybet gibi günahlar dinleniyorsa,
Ayakla: Günah işlenen yerlere gidiliyorsa,
Kalble: Kin, haset, kibir, suizan, riya gibi kötü huylar varsa,
Mideyle: Haram şeyler yenilip içilmişse, [Bir hadis-i
şerifte, (Bir lokma haram yiyenin kırk günlük güzel ameli kabul olmaz)buyuruldu.
(Taberani)]
Elbiseyle: Bir elbisenin sadece bir düğmesi veya bir ipliği haram
olsa, bu elbiseyle kılınan namaz kabul olmaz.
3- İhlâsla yani sırf Allah rızası için kılmalı, riya
karıştırmamalı.
4- Namazın farzına, vacibine, sünnetine, müstehabına, edebine de
riayet etmeli.
5- Namazın doğru olması için guslün ve abdestin de doğru olması
şarttır. Abdest ve guslün doğru olması için de, bunların farzına, vacibine,
sünnetine, müstehabına, edebine riayet etmeli.
Bu beş maddeye riayet edilirse, namaz doğru kılınmış olur.
Namazı şartlarına uyarak kılmalıdır
Sual: “Namaz, şartlarına uygun kılınmazsa, o namaz, namazı kılandan şikâyetçi
olur” deniyor. Gerçekten böyle bir şey var mıdır?
Cevap: Bu konuda İmâm-ı Taberânî hazretlerinin Evsât kitabında deniyor
ki:
“Bir mümin namazını güzel kılar, rükû ve secdelerini tamam yaparsa, namaz
sevinir ve nurlu olur. Melekler, o namazı göğe çıkarır. O namaz, namazı kılmış
olana, iyi dua eder ve sen beni kusurlu olmaktan koruduğun gibi, Allahü teâlâ
da, seni muhafaza etsin, der. Namaz güzel kılınmazsa, siyah olur. Melekler o namazdan
iğrenir, göğe götürmezler. O namaz, kılmış olana, fena dua eder. Sen beni zayi
eylediğin, kötü hâle soktuğun gibi, Allahü teâlâ da, seni zayi eylesin, der.”
Peygamber efendimiz;
(En büyük hırsız, kendi namazından çalan kimsedir) buyurunca;
-Ya Resûlallah! Bir kimse, kendi namazından nasıl çalar? diye sordular.
(Namazın rükûunu ve secdelerini tamam yapmamakla) buyurdu.
İmâm-ı Rabbânî hazretleri de buyuruyor ki:
“Namazları tamam kılmaya çalışmalı, ta'dîl-i erkânı yapmalı, rükûu,
secdeleri, Kavmeyi yani rükûdan kalkıp dikilmeyi ve Celseyi
yani, iki secde arasında oturmayı iyi yapmalıdır. Başkalarının da kusurlarını
görünce söylemelidir. Din kardeşlerinin namazlarını tamam kılmalarına yardım
etmelidir. Tumânînet yani uzuvların hareket etmemesi ve tadil-i erkânın yani
bir kere sübhanallah diyecek kadar hareketsiz durmanın yapılmasına çığır
açmalıdır. Müslümanların çoğu, bunları yapmak şerefinden mahrum kalıyor. Bu
nimet, elden çıkmış bulunuyor. Bu ameli meydana çıkarmak çok mühimdir.
Peygamber Efendimiz; (Unutulmuş bir sünnetimi meydana çıkarana, yüz
şehit sevabı verilecektir) buyurdu.”
Zeyd ibni Vehb hazretleri birini namaz kılarken rükû ve
secdelerini tamam yapmadığını gördü. Yanına çağırıp, ne kadar zamandır böyle
namaz kılıyorsun, dedi. Kırk sene deyince, sen kırk senedir namaz kılmamışsın
dedi.
Sual: Bir Müslüman namazın şartlarına tam uymazsa,
namazından çalmış, hırsızlık mı yapmış olur?
Cevap: Peygamber efendimiz bir gün Eshâb-ı kirama hitaben;
-Hırsızların büyüğü kimdir bilir misiniz? buyurdu. Onlar da;
-Bilmiyoruz, siz buyurun dediklerinde:
(Hırsızların büyüğü, namazından çalandır ki, namazın erkanını tamam yapmaz!) buyurdu.
Bu hırsızlıktan da sakınmalıdır ve büyük hırsız olmaktan kurtulmalıdır. Kalbe
hiçbir şey getirmeyerek, niyet etmelidir. Niyet doğru olmazsa, ibadet sahih
olmaz. Kıraati doğru okumalıdır. Rükuyu, secdeleri, kavmeyi ve celseyi, itminan
ile yapmalıdır. Yani, rükudan kalkınca tam dikilip, bir tesbih miktarı durmalı
ve iki secde arasında doğru oturup yine bir tesbih miktarı öyle durmalıdır.
Böylece, kavmede ve celsede, itminan yani tumaninet hasıl olur. Böyle
yapmayanlar, hırsızlardan olur ve çok azaplara yakalanır.