"Kalp inanınca, dil de buna uygun söyler..."
01/04/2025 Salı Köşe yazarı V.T
Farzları yapıp, haramlardan kaçan, tam ve olgun bir Müslümandır.
Dârekî hazretleri Şafiî mezhebi fıkıh âlimlerindendir.
İsmi, Abdülazîz’dir. Dârekî nisbetiyle meşhûr oldu. 286 (m. 899)’da İran’da
İsfehân’ın Dârek köyünde doğdu. 375 (m. 985) senesinde Bağdâd’da vefât
etti. Yaşadığı devirde Şafiî âlimlerinin imâmı, en büyüğü
idi. Rivâyet ettiği bir hadîs-i şerîfte Peygamberimiz (sallallahü aleyhi
ve sellem) buyurdu ki: “İnsanlar, (Lâ ilahe illallah, Muhammedün Resûlullah)
deyinceye ve bizim kabûl ettiklerimizi beğeninceye ve kestiklerimizi yiyinceye
ve namazlarımızı kılıncaya kadar onlarla harp etmeye emrolundum. Böyle
yaparlarsa, onların kanlarına ve mallarına haksız yere dokunmak bize haram
kılındı. Artık onların hesabı, Allahü teâlâya âittir.”
Bu mübarek zat derslerinde buyurdu ki:
“Îmân; Allaha, meleklerine, kitaplarına,
Peygamberlerine, âhıret gününe, hayır olsun şer olsun kaderin hepsine
(hepsinin, Allahın takdîri, dilemesi ve yaratması ile
olduğuna) inanmaktır. İmânın (Allaha inanmak) ile başlaması, O’nun
fadlı, rahmeti ve kullarından dilediğine yaptığı bir ihsândır. Kulunun kalbine,
kendisine îmân etmek nimetini ihsân etmekle bir nûr saçar, bu nurla kulunun
kalbini aydınlatır. Göğsünü açar, genişletir. Kalbindeki îmânı arttırır ve onu
ona sevdirir. Böyle olunca kalb, îmânın bütün şartlarına inanır, öldükten sonra
dirilmeye, hesaba çekilmeye, Cennete ve Cehenneme, Allahü teâlânın kalbine
saçtığı nûr sebebiyle, hepsine görür gibi inanır. Kalbi inanınca, dili de buna
uygun söyler, tasdîk ve şehâdet eder ve bedenin azâları da buna uygun amel
işleyip, Allahü teâlânın emrine itaat eder. Farzları yapıp, haramlardan kaçar.
Bunu yapınca tam ve olgun Müslüman olur.
Kur’ân-ı kerimde bazı âyet-i kerîmelerde buyruluyor
ki: (...Allahü teâlâ size îmânı sevdirdi onu kalblerinizde güzelleştirdi.
[Hucûrât-7]) ve “Allahın İslâm nûru ile kalbine genişlik verdiği
kimse, kalbi mühürlü nursuz gibi midir? Elbette, o Rabbinden bir hidâyet
üzeredir.” (Zümer-22)
“Fahr-i âlem, yeryüzünün her
tarafında, o zamandan bugüne kadar, ümmetinden harhangi biri ve hele, keşif,
şühûd sahipleri çağırınca, imdâdlarına yetişir. Hızır aleyhisselâmın rûhu,
çağıranlardan bazılarının imdâdlarına geliyor. Melekler, rûh almak için, bir
ânda, istediği zamanda ve yerde bulunuyor.”
