Rabbimizi kimseye şikâyet etmemelidir!
31/10/2018 Çarşamba Köşe yazarı H.Y
Hadîs-i şerîfte buyuruldu ki: ''Allahü teala buyurdu ki: Belâ gönderdiğim kimseler sabredip insanlara şikâyet etmezse, onlara imanla ölmeyi nasip ederim.''
Edep ve nezaket medeniyeti -18-
Yüce Rabbimize karşı edep ve saygı göstermek, yaratılan her kulun mühim vazifesidir. Bu da, Onu kimseye şikâyet etmemekle başlar. Şikâyet eden, hiçbir yerde sevilmez. Rabbimizin yarattığı işlerine karışmak ve müdahale etmek için, hiç kimseye izin verilmemiştir. Kur’ân-ı kerîmde, (O, dilediğini yapan ve yaratandır) buyuruldu.
Rabbimizin bizlere ihsan ettiği nimetlerine şükretmekle vazifeli olduğumuz gibi, Onun bizleri imtihan etmek, denemek için yarattığı dert ve sıkıntılara da, sabretmekle emrolunduk. Bunun için, Rabbimizin gerçek dostları her zaman, (Kahrın da hoş, lütfun da hoş!) diyebilmişlerdir. Allahü teâlânın emirlerini yapmak veya bir günahtan kaçınmak, ancak sabırla ele geçer. Peygamberimize, “İman nedir?” diye sual edildiğinde: (Sabırdır) buyurdu. Kur’ân-ı kerîmde yetmişten fazla yerde, sabrın fazileti ve sabredenlerin sevaplarının hesapsız verileceği bildiriliyor. Allahü teâlâ, (Sabredenlerin âhiretteki ecirleri, sevapları sayısızdır) buyurmaktadır.
Sabrın fazileti, üstünlüğü o kadar büyüktür ki, Allahü teâlâ sabrı çok aziz eyledi ve herkese sabır nimetini vermedi. Peygamberler ve evliyası ile dostlarından çok az insan bu nimete kavuşmuştur.
Hadîs-i şerîfte buyuruldu ki:
(Allahü teala buyurdu ki: Belâ gönderdiğim kimseler sabredip insanlara şikâyet etmezse, onlara imanla ölmeyi nasip ederim.)
Evliyanın büyüklerinden Şakik-i Belhi hazretleri buyurdu ki: “Musîbete sabretmeyip feryat eden, Allahü teâlâya kafa tutmuş olur! Ağlamak, sızlamak belâ ve musîbeti geri çevirmez.”
Eshâb-ı kirâmdan, Peygamberimizin süt halası Ümmü Süleym hazretleri şöyle anlatıyor:
Çocuğum hastaydı. Babası Ebû Talha bir yere gitmişti. Oğlum öldü. Üzerini örttüm, babası döndüğünde: “Nasıl hasta oldu?” diye sordu. “Bu geceden daha iyi bir gece geçirmedi” dedim. Sonra yemek getirdim, yedi. Her zamankinden daha çok süslendim. Sevinçli görünüyordum. Ona “Komşumuza âriyet olarak, kullanmak üzere bir şey verdim. Bir zaman sonra geri isteyince, sanki o malı temelli vermişim gibi istemeyerek iade etti. Üstelik de ağladı. Ebû Talha hayretle dedi ki: “Şaşılacak şey! Ne akılsız insanlar bunlar? Emânet verilen şeyi geri isteyince, hiç iâde etmek zor gelir mi?” Hemen şöyle cevap verdim: “Senin oğlun bize Allahü teâlânın bir hediyesi idi. Yanımızda emânet olarak duruyordu. Bugün geri isteyip aldı...” Ebû Talha, güzel sabır göstererek: “Hepimiz Allah’a döneceğiz” dedi ve sabah olunca, bu durumu Resûlullah’a anlattı. Efendimiz de buyurdu ki: (Dünkü geceniz mübarek olsun! Büyük bir gece geçirdiniz. Cennete girdiğimde Ebû Talha’nın hanımı Rumeysa’yı orada gördüm.)