Dünyâ, Allah ile senin aranda perdedir!..
01/11/2021 Pazartesi Köşe yazarı V.T
"Yâ Rabbi! Bize,
seni hakkıyla tanımayı, sana hakkıyla ibâdet edebilmeyi ihsân et."
Abdullah bin Muhammed
Râzî hazretleri evliyânın büyüklerindendir. Horasan’da
Nişâbûr’da doğdu. 353 (m. 964)’de orada vefât etti. Ebû Osman Hîrî’nin en
büyük talebelerindendir. Cüneyd-i Bağdadî ve başka büyük zâtlarla görüşüp
sohbet etti. Fıkıh, hadîs ve diğer ilimlerde âlim idi. Çok hadîs-i şerîf yazdı
ve rivâyet etti. Buyurdu ki:
“Dünyâ, Allahü teâlâ
ile senin aranda perde olan her şeydir.”
“Şikâyet ve gönül
darlığı, ma’rifet azlığından ileri gelir.”
“Ahlâk, Allahü
teâlânın sana ihsân ettiklerini büyük, senin O’nun rızâsı için yaptıklarını
küçük görmendir.”
“Allahü teâlâya yakınlık
makamına kavuşmak isteyen, nefsin arzuları ile kendisi arasında, demir gibi
kavi bir duvar bulundursun.”
“Sabrın alâmeti,
şikâyeti terk, musîbet ve sıkıntıları gizlemektir.”
“Devamlı ilimle meşgûl
olmak, insanın ayıplarını anlamasına sebeb olur.”
“İlim öğrenmek, ilmi
ile amel etmek, amelini düzgün yapamadığını düşünüp korkmak, Allahü teâlâyı
tanımanın alâmetlerindendir.”
“Susmayı ganîmet
saymayan kimse, ne kadar konuşursa konuşsun boşunadır.”
“Bir kimse,
İslâmiyetin emirlerine uyup uymadığını anlamak istiyorsa, bu emir ve yasakları
nefsine tatbik etsin. Eğer emirleri yapmakta ve yasaklardan sakınmakta bir
isteksizlik, gevşeklik yoksa, bilsin ki İslâmiyete uymaktadır.”
“Nefsine aldanan,
şehevi duygularına esîr olur. Hevâî arzularının zindanına kapatılır ve o kulun
kalbi fâideli işlerden zevk alamaz. Kur’ân-ı kerîmi her gün hatmetse bile,
ilâhi kelâmı okumaktaki esas tadı bulamaz. Bunun hâl çâresi, nefsin esâretinden
kurtulmayı candan arzu etmektir.”
“Allahü teâlânın
takdîr ve taksimine râzı olup, Allahü teâlâ ile iktifa edenin iç hâli düzgün,
Allahü teâlâyı tanıması kolay olur. Allahü teâlânın yasak ettiklerinden
sakınanın gidişatı dosdoğru, ahlâkı güzel olur. Helâlinden az yiyenin ise,
beden sıhhati düzgün olur.”
“Ârifler her işin
başlangıcında, avam ise başka şeylerden ümit kestikten sonra Allahü teâlâya
müracaat ederler.”
Ebû Nasr Harrânî diyor ki: “Abdullah bin Muhammed Râzî’ye, bir duâ öğretmesini rica ettim. Bana şöyle duâ etmemi söyledi: Yâ Rabbi! Bize, seni hakkıyla tanımayı, sana hakkıyla ibâdet edebilmeyi ihsân et. Bizi sana yaklaştıracak şeyleri nasip eyle. Bizlere hâlis tevekkül, hüsn-i zan, dünyâ ve âhırette afiyet ve iyilikler ihsân buyur.”