Din adamlarının iyisi olmak...

02/10/2019 Çarşamba Köşe yazarı H.Y

Dünyaya gönül kaptırmayan, mal, mevki, şöhret kazanmak, başa geçmek sevdasında olmayan din âlimleri, âhiret adamlarıdır.

 

Dinde tahrif hareketleri -7-

İmâm-ı Rabbânî hazretleri (Mektûbât) kitabında buyuruyor ki:

Din adamları üç kısımdır: Akıl sâhibi, ilim sâhibi, din sâhibi. Bu üç sıfatı da birlikte taşıyan din adamına (Din âlimi) denir. Bir sıfatı noksan olursa, onun sözüne güvenilmez. İlim sâhibi olmak için, akıl ve nakil ilimlerinde mütehassıs olmak lâzımdır. Doğrusu, zamanımızda İslâmiyetin emirlerini yapmaktaki gevşeklikler ve insanların dinden yüz çevirmesi, hep din adamı perdesi altında söylenen sözlerden, yazılardan ve bu adamların bozuk niyetlerinden dolayıdır. Hâlbuki, âhireti düşünen âlimin sözleri, yazıları, aklı, vicdânı olan herkesi yola getirir. Kalblere tesir eder.

Dünyaya gönül kaptırmayan, mal, mevki, şöhret kazanmak, başa geçmek sevdasında olmayan din âlimleri, âhiret adamlarıdır. Peygamberlerin “aleyhimüsselâm” vârisleri, vekilleridir. İnsanların en iyisi bunlardır. Kıyâmet günü, bunların mürekkebi, Allahü teâlâ için cânını veren şehitlerin kanı ile tartılacak ve mürekkep, daha ağır gelecektir. (Âlimlerin uykusu ibâdetdir) hadîs-i şerîfinde medh edilen, bunlardır. Âhiretteki sonsuz nîmetlerin güzelliğini anlayan, dünyanın çirkinliğini ve kötülüğünü gören, âhiretin ebedî, dünyânın ise fânî geçip tükenici olduğunu bilen onlardır. Bunun için kalıcı olmayan, çabuk değişen ve biten şeylere bakmayıp, bâkî olana, hiç bozulmayan ve bitmeyen güzelliklere sarılmışlardır.

Âhiretin büyüklüğünü anlayabilmek, Allahü teâlânın sonsuz büyüklüğünü görebilmekle olur. Âhiretin büyüklüğünü anlayan da, dünyaya hiç kıymet vermez. Çünkü, dünya ile âhiret birbirinin zıddıdır. Birini sevindirirsen öteki incinir. Dünyaya kıymet veren âhireti gücendirir. Dünyayı beğenmeyen de, âhirete kıymet vermiş olur. Her ikisine birden kıymet vermek veya her ikisini aşağılamak olamaz. İki zıt şey bir araya getirilemez. Ateş ile su bir arada bulundurulamaz.

Günümüzde din adamları içinde, mevki, maaş arzûsunda olmayan, yalnız İslâmiyetin yayılması ve yalnız islâmiyetin kuvvetlenmesi için uğraşan, hemen hemen yok gibidir. Mevki almak, sandalye kapmak arzusu araya karışınca, din adamlarından her biri, ayrı yol tutup, kendi üstünlüğünü göstermek ister. Birbirinin sözlerini beğenmez olurlar. Bu suretle gözünüze girmeye çalışırlar. Maalesef din işi ikinci derecede kalır.

Geçen senelerde [Ekber Şah zamanında] Müslümanların başına çöken her belâ, din adamı geçinen kimseler tarafından geldi. [Göze girmek için, uydurma Kur’ân tercümeleri, yanlış fetvâlar, Ehl-i sünnet âlimlerinin sözlerine uymayan din kitapları yazdılar. Din düşmanları da, din adamı şekline girip, istedikleri gibi yazdı. İslâmiyeti, akla, fenne ve ilerlemeye uymuyormuş gibi gösterdiler.] Allahü teâlâ Müslümanları, bu sahte din adamlarının şerrinden korusun!  [1. Cilt/33. ve 53. Mektûb]