Sağlık ve âfiyet nimeti...
24/04/2024 Çarşamba Köşe yazarı H.Y
İslâmiyet, beden bilgisini, din bilgisinden önce öğrenmeyi emrediyor.
Çünkü, bütün iyilikler, bedenin sağlam olması ile yapılabilir.
İslâmiyet ve sağlığımız -1-
Hiç hastalanmamak, hep sıhhatli olmak kötü değildir.
Cenab-ı Hak, dünya saâdetini de istememizi emrediyor: (Ey Rabbimiz,
bize dünyada ve âhirette de hasene ver!) [Bekara 201] [Hasene,
iyilik, güzellik, sıhhat ve afiyet içinde mutlu yaşamaktır.]
Her Peygamber, belâdan Cenab-ı Hakka sığınmış, dünya
âhiret güzelliği istemişlerdir. Allahü teâlâ, (İman eder, sâlih amel
işlerseniz, size dert-belâ ve korku vermem, mahzûn etmem) buyurdu. O
hâlde, bir kimsede iman, sâlih amel ve sıhhat varsa, en büyük saâdet ve
sultanlıktır.
Hadîs-i şerîflerde buyuruldu ki:
(Duanın efdali, dünya ve âhirette Rabbinden af ve
afiyet istemektir. Affa ve âfiyete kavuşan, dünya ve âhirette kurtuluşa
ermiştir.) [Tirmizi]
(İhlâstan sonra, âfiyetten iyisi yoktur. O hâlde
Allahü teâlâdan âfiyet isteyin!) [Nesai]
(Ya Rabbî, sıhhat, âfiyet ve güzel ahlâk ver.) [Harâiti]
Peygamber efendimiz, tıp bilgisini çeşitli şekillerde
övdü: (İlim ikidir: Beden bilgisi, din bilgisi.) Yani ilimler
içinde en lüzumlusu, ruhu koruyan din bilgisi ve bedeni koruyan sıhhat
bilgisidir buyurarak, her şeyden önce, ruhun ve bedenin zindeliğine çalışmak
lazım geldiğini emretti.
Bugün, bütün üniversitelerde okutuluyor ki, doktorluk
iki kısımdır: Biri hijiyen, sıhhati korumak. İkincisi terapötik, hastaları iyi
etmektir. Bunlardan birincisi önce gelmektedir. İnsanları hastalıklardan
korumak, tıbbın birinci vazifesidir. Hasta insan, iyi edilse de, çok kerre,
arızalı kalır. İşte İslâmiyet, tabâbetin birinci vazifesini, hijiyeni garanti
etmiştir. (Mevâhib-i ledünniyye)de Kur'ân-ı kerîmin tıbbın iki
kısmını da teşvik buyurduğu, âyet-i kerimeler gösterilerek ispat edilmektedir.
Peygamber efendimiz, Rum İmparatoru Heraklius ile
mektuplaşırdı. Bir defa, Heraklius birçok hediye göndermişti. Bu hediyelerden
biri de, bir doktor idi. Doktor gelince:
-Efendim! İmparator beni, size hizmet için
gönderdi. Hastalarınıza bedava bakacağım! dedi.
Resûlullah efendimiz kabul buyurdu. Kendisine bir ev
verdiler. Günler, aylar geçti ama doktora kimse gelmedi. Doktor gelerek;
-Efendim! Size hizmet etmeye geldim ama bana bir hasta
bile gelmedi. Boş oturdum, yiyip içtim, artık gideyim, diye izin isteyince,
Peygamber efendimiz: (Sen bilirsin. Eğer daha kalırsan, misafire hizmet
etmek, ona ikram etmek, Müslümanların vazifesidir. Gidersen de uğurlar olsun.
Yalnız şunu bil ki, burada senelerce kalsan, sana kimse gelmez. Çünkü, Eshâbım
hasta olmaz! İslâm dini, hasta olmamak yolunu göstermiştir. Eshâbım temizliğe
çok dikkat eder. Acıkmadıkça bir şey yemez ve sofradan, doymadan önce kalkar) buyurdu.
Sıhhatine ve temizliğe itina eden bir
Müslüman, sağlam kalır, kolay kolay hasta olmaz. Ölüm haktır. Hiçbir kimse
ölümden kurtulamaz ve her hangi bir hastalık sonucu ölecektir. Fakat, o vakte
kadar sıhhatini koruyabilmesi, ancak Müslümanlıkta emredilen hususlara ve
temizliğe riâyet sayesinde olur.