Bir deri, bir kemik kalan talebe!..
02/11/2022 Çarşamba Köşe yazarı A.U
Abdülkâdir-i Geylânî hazretleri
zamânında bir kadıncağız, yanına küçük oğlunu aldı.
Bu zâtın dergâhına vardı.
Ve huzûruna çıkarak;
“Efendim, bu oğlumu size teslîm ediyorum. Eti sizin, kemiği
benim” dedi.
Büyük velî kabul edip;
“Peki
bacım, gidebilirsin” buyurdu.
Ve ilk olarak nefisle mücâhede emrini verdi çocuğa.
Yavrucak az yiyordu artık.
Hem de az uyuyordu.
Ama günden güne zayıflıyordu.
O günlerde annesi geldi dergâha.
Baktı ki, sararmış solmuş.
Bir deri, bir kemik kalmış
Dikkat etti, araştırdı.
Gördü ki, sırf arpa ekmeği yiyor.
Başka bir şey yemiyor.
Üzüldü, canı sıkıldı.
Gavs-ı âzam'ın huzûruna girdi.
Gördü ki, tavuk yiyor mübârek.
Bundaki hikmeti anlayamadı.
Ve sitemli bir edâ ile;
“Ey
efendim! Siz tavuk yiyorsunuz. Benim oğlum kuru ekmek yiyor. Açlıktan ölecek
neredeyse bu nasıl iş?” diye dert yandı.
Büyük velî ayağa kalktı.
Kemikleri bir araya getirdi.
Ve “Allah'ın izniyle kalk!” dedi.
Tavuk dirilip kalktı ânında.
Kadın bunu gördü.
Utandı öyle söylediğine.
Mübârek zât, kadına dönüp;
“Senin oğlun da nefsini ıslâh etsin, istediğini yesin” buyurdu.