"Nasıl ağlamayayım?"
04/04/2021 Pazar Köşe yazarı A.U
Hazret-i Ömer (radıyallahü anh), halîfeyken her gece şehri dolaşır, bir
derdi sıkıntısı olan var mı diye araştırırdı.
Varsa, sıkıntısını giderirdi.
Üstelik de hep ağlardı!
"Niçin ağlarsınız?" derlerdi.
O, derin bir “Âh” çekip;
“Nasıl ağlamayayım, bir koyun Fırat Nehri'ne girip boğulsa, yârın benden
sorulur" buyururdu.
Bir gün de, yolda gidiyordu.
Hazret-i Huzeyfe'ye rastladı.
Ve Ona sordu ki: “Yâ Huzeyfe, Efendimiz sana, münâfıkları bildirdi
değil mi?"
"Evet, bildirdi."
"Sana bir şey sormak istiyorum.
Ama bana doğru söyleyeceksin.
Onların içinde ben var mıyım?"
Hazret-i Huzeyfe şaşırdı!
Ancak Halîfe ciddiydi:
"Söyle yâ Huzeyfe, haydi söyle.
Onların içinde, ben var mıyım?”
"Yoksun yâ Ömer!" dedi.
"Doğru mu söylüyorsun?"
"Vallâhi doğru söylüyorum.
Bu cevâbı aldı ve rahatladı.
Vefâtından bir sene geçmişti.
Bir sahâbî, Onu rüyâda gördü.
Ve kendisine dedi ki:
“Sizi bitkin gördüm yâ Ömer!"
"Evet, çok bitkinim.”
"Neden yâ Ömer?"
"Ben öleli ne kadar oldu?"
"Bir sene oldu" deyince;
"Öldüğüm günden şu âna kadar, hep hesap veriyordum. İnce ince sordular. Rabbimin rahmeti yetişmeseydi kurtulamayacaktım" buyurdu.