Dünya ve içindekiler bâki değildir!..
03/09/2020 Perşembe Köşe yazarı S.A
Bu dünya keyif sürmek, rahat etmek yeri değildir... Dünyada rahatlık
beklemek seraptan su beklemeye benzer.
İçinde yaşamakta olduğumuz dünya rahatlık ve saadet yeri
değildir. Dünya eğer rahatlık yeri olsaydı, en fazla Peygamberler buna
kavuşurdu. Hâlbuki en çok sıkıntıyı, üzüntüyü onlar çekmişlerdir.
Âdem aleyhisselâm asırlarca gözyaşı döktü. Nuh aleyhisselâm ile alay
edildi, hakaretlere maruz kaldı. Gemi yapımında ne büyük sıkıntılar çekti.
İbrahim aleyhisselâmı ateşe attılar, yakmak istediler. Kendi öz ve biricik
evladını kurban etmekle emrolundu. Oldukça ağır bir imtihandı bu...
Yakub aleyhisselâm Yusuf'una o kadar çok ağladı ki, mübarek gözleri
kapandı. Yusuf aleyhisselâmın da imtihanı ağırdı; kuyuya atılması, köle olarak
satılması, çirkin teklifle karşılaşması ve daha sonrasında da zindana
girmesi...
Musa aleyhisselamın Firavun'dan çektikleri, memleketinden kaçışı, gurbet
ellere gidişi, oralarda on sene çobanlık yapması gibi...
Eyyüp aleyhisselâmın hastalığı, bundan dolayı O'na iman edenlerin mürted
olması ve O'nu terk etmesi, evlatlarının vefatı, bütün servetinin yok olması
yanında senelerce yatağın esiri olması...
İsa aleyhisselâmın barınacak bir yuvasının olmaması ve fakirlikle hayat
geçirmesi. Yahudilerden, putperestlerden gördüğü ezâ ve cefalar...
Zekeriyya aleyhisselâm ile Yahya aleyhisselâmın şehit edilmeleri...
Bizim Peygamberimizin (aleyhisselâm) çektiği sıkıntılar diğerlerinden
daha fazla idi. Tâif seferinde gördüğü hakaret, çocuklara taşlatıldıkları,
mübarek ayakkabılarının kanla dolması ve onlara beddua etmemeleri...
Uhud muharebesinde çok sevdiği amcaları Hazreti Hamza ve diğer Eshabının
şehit olmaları gibi dayanılması çok zor sıkıntılar...
Demek ki, içinde yaşadığımız şu dünya keyif sürmek, rahat etmek yeri
değildir... Dünyada rahatlık beklemek seraptan su beklemeye benzer. Hayal
kırıklığından başka insana bir şey vermez...
Değişen istikrârsız bir hayat yaşamaktayız. Hiç kimse kendinden emin
değildir. Herkes hâlinden şikâyetçi, kavuştuğu nimetleri az görür, gözü başka
nimetlerde. Gözünü toprak doyurur ancak...
Bütün insanlarda korku vardır. Ölüm korkusu hastalık korkusu, fakirlik
korkusu, sevdiklerinden ayrılma korkusu. Korku!.. Korku!.. Korkularla geçen bir
hayatın ne tadı olur?
Hadis-i şerifte buyuruldu ki: "Mümin insan ne kadar
nasiplidir; nimete kavuştuğu zaman şükreder sevap kazanır. Hastalıklara,
sıkıntılara maruz kaldığı zaman da sabreder yine savap kazanır."
Sabredersek sıkıntılarımız azalır, rahatlarız, üstelik büyük sevap kazanırız. Sabretmezsek, hastalığımız, sıkıntılarımız artar, günâhkâr oluruz... Takdiri ilâhi ne ise o olur. "Dünya da, içindekiler de bâki değildir. Ne gâm baki, ne sürur" demişler...