Sevgili peygamberimizin dünyayı teşrîfleri...
04/10/2022 Salı Köşe yazarı R.A
Sevgili
Peygamberimizin doğumundan önce ve gençlik yıllarında Araplar, alabildiğine bir
câhiliyetin içine düşmüşlerdi.
11 Rebîu’l-evvel 1444
(07 Ekim 2022) Cuma’yı 12 Rebîu’l-evvel (08 Ekim 2022) Cumartesi’ye bağlayan
gece, bilindiği gibi, Sevgili Peygamberimizin dünyâyı teşrîflerinin bir sene-i
devriyesidir. Ya’nî o gün, bir “Mevlid Kandili”ni daha idrâk
etmekle şerefleneceğiz inşâallah.
Fahr-i kâinât
Efendimiz doğmadan önce, bütün âlem, mânevî yönden müthiş bir zulmet, karanlık
içinde idi. “Câhiliye Dönemi” denilen o dönemde, insanlar
hudûtsuz derecede azgınlaşmışlar, Allahü teâlânın gönderdiği dînler unutulmuş,
İlâhî hükümlerin yerini, insanların bozuk kafalarından çıkan fikirler,
düşünceler almıştı. Sadece insanlar değil, bütün mahlûklar, zâlim insanların
vahşet ve zulmünden iyice bunalmıştı.
Yeryüzünde bulunan
bütün milletler, Allahü teâlâyı unutmuş, huzûrun, saâdet ve sevincin kaynağı olan “Tevhîd inancı” ortadan
kalkmıştı. Küfür fırtınası, kalplerden îmânı söküp atmış, insanlar putlara
tapmaya başlamışlardı.
İsrâîloğulları
birbirlerine düşmüşler, Hazret-i Mûsâ aleyhisselâmın getirdiği dîn unutulmuş,
Tevrât bozulmuştu. Hazret-i İsâ aleyhisselâmın getirdiği hakîkî dîn de
bozularak, dîn ile hiçbir alâkası kalmamıştı... Îrân'da ateşe tapılıyor,
ateşperestlerin ateşleri bin senedir söndürülmüyordu... Çin'de
Konfüçyüsizm, Hindistan'da Budizm gibi uydurma dînler hüküm sürüyordu.
Arabistân'ın insanları
da karanlık içinde idiler. Yeryüzünün merkezi olan mübârek Mekke'de, küfür sel
gibi akıyordu. Mescid-i harâmın ve Beytullah'ın içine, “Lât”, “Menât” ve “Uzzâ” gibi
yüzlerce put doldurulmuştu. Zulüm son haddine varmış bulunuyor, ahlâksızlık,
iftihâr vesîlesi sayılıyordu. Netîce itibâriyle o zamanın insanları arasında
şefkat, merhamet, iyilik ve adâlet gibi güzel hasletler yok olmuş gibiydi.
Bununla birlikte, o
zamanda, Allahü teâlâya inanan ve putlardan uzak duran “Hanîfler” de
[Hazret-i İbrâhîm'in dînine bağlı insanlar da] vardı. Peygamber
Efendimizin babası Abdullah, dedesi Abdülmuttalib, annesi Âmine ve bazı
kimseler, bu dîn üzere idiler. Hanîflerden başka bütün gruplar bâtıl
yolda olup, büyük bir zulmet, karanlık içinde idiler.
İşte, Sevgili Peygamberimizin
doğumundan önce ve gençlik yıllarında Araplar, böyle alabildiğine bir
câhiliyetin içine düşmüşlerdi. Puta tapmak, içki, kumar, zinâ, fâiz ve daha
birçok çirkin iş, aralarında yaygınlaşmıştı. Muhammed aleyhisselâm, onların bu
bozuk hâllerinden son derece nefret eder ve kötülüklerinden dâimâ uzak dururdu.
Bütün Mekke halkı, O'nun bu hâlini görür ve hayret ederlerdi.
İşte yedi kat yer, yedi kat gök, kısacası bütün âlem, büyük bir hürmet ve sevinç içinde “Seyyidü'l-Mürselîn”, “Hâtemü'l-Enbiyâ”, “Habîb-i Hudâ” olan Efendisini beklemekte idi. O'nun teşrîfiyle âlem, yeniden hayât buldu; karanlıklar dağıldı; bütün âlemler aydınlandı...