"Sakın terk-i edepten!.."
02/05/2021 Pazar Köşe yazarı A.U
Nâbi Efendi, Osmânlı devletinde yetişen bir şâirdir.
Kafileyle Hacca gitti bir sene.
Devlet ricâlinden kişiler de vardı.
Vekiller, subaylar, paşalar...
Şâir Nâbi, Efendimizi çok severdi.
Hem de aşk derecesinde.
Bu aşkla, yollarda uyumadı.
Nihâyet Medîne uzaktan göründü.
O zaman zirveye çıktı bu sevgisi.
O ara, birini gördü kafilede.
Yatmış uyuyordu.
Ayakları da Ravda'ya karşı.
Gayriihtiyârî çok üzüldü.
Ve bir şiir döküldü dudaklarından.
Muhatap, o uyuyan adamdı.
Maksat hâsıl oldu, adam uyandı.
Şiirin bir dörtlüğü şöyle idi:
Sakın terk-i edepten.
Kûy-ü mahbûb-u Hüdâdır bu.
Nazargâh-ı ilâhîdir.
Makâm-ı Mustafâ’dır bu.
Gâfil adam sordu bu zâta:
“Bu şiiri ne maksatla okudun?”
“Sizi böyle görünce içimden geldi.”
Nihâyet vardılar Medîne’ye.
Fakat o da ne?
Mescid-i Nebî’deki bütün müezzinler, bütün minârelerden bu şiiri
okuyorlardı.
Şaşırıp sordular bir müezzine:
“Bu şiiri nereden öğrendiniz?”
“Efendimiz hazretlerinden.”
“Nasıl öğrendiniz?”
“Rüyâda.”
Meğer Resûlullah Efendimiz, bütün müezzinlerin rüyâsına girip bu şiiri okumuşlar ve “Ümmetimden Şâir Nâbi Efendi geliyor. Onu, ezândan önce, bu şiirini okuyarak karşılayın!” buyurmuşlar.