Kuyumcunun yaşadığı acâib bir hâdise!..
04/11/2024 Pazartesi Köşe yazarı V.T
Bir gün bir kuyumcu, Nil Nehri'ne girdi. Sudan başını çıkarınca, kendini
Dicle kenarında buldu!..
Şeyh Mûsâ Sedranî hazretleri evliyânın büyüklerindendir. On ikinci asırda yaşamıştır. Şihâbüddîn-i Sühreverdî hazretlerinin oğlu şöyle anlatır:
-Şeyh Mûsâ'nın talebelerinden biri; "Bir gece
onunla birlikte Kâbe'yi tavâf ettim. Kur'ân-ı kerîm okumaya başladı. Fâtiha
sûresinden başlayıp, Hacer-ül-esvedden Kâbe'nin kapısı karşısına kadar dört
adımlık yeri yürüyene kadar kısa zamanda bir hatmi tamamladı” dedi. Bunun
üzerine babam Şihâbüddîn-i Sühreverdî'ye; "Bu hâl zamânın genişlemesi
kâbilinden ve evliyâda hâsıl olan bir hâl midir?" dedim. Babam;
"Öyledir" dedi. Bu hâdiseyi isbat için de şöyle anlattı:
"İbn-i Sekîne'nin kuyumculuk yapan bir müridi
vardı. Bir Cumâ günü seccâdeleri alıp birbirine bağladı. Dicle Nehri kenarına
gitti. Gusül abdesti almak için nehre girdi. Suya girip çıkınca baktı ve oranın
Dicle Nehri olmadığını gördü. 'Burası neresidir?' diye bir kimseden
sorunca; 'Mısır'dır ve bu nehir Nil Nehri'dir' dediler. Hayret edip,
oradan şehre gitti... Bir kuyumcu dükkânına vardı. Üzerinde sâdece örtünecek
kadar bir bez vardı. Kuyumcu onun da kuyumcu olduğunu ve başından acâib bir
hâdisenin geçtiğini anladı. Ona hoş muâmele yapıp evine götürdü. Onu kızı ile
nikâhladı. Bu evlilikten üç çocuğu oldu. Bu hâl üzere yedi sene geçti...
Bir gün Nil Nehri'ne gidip suya girdi. Sudan başını
çıkarınca, kendini Dicle kenarında buldu. Yedi sene önce suya girdiği yer ve
elbiseleri de koyduğu yerde duruyordu. Elbiselerini giyinip dergâha gitti.
Dervişlerin seccâdelerini bağladığı gibi buldu. Ona çabuk ol cemâat mescide
girmeye başladı demeleri üzerine, seccâdeleri mescide götürdü. Namazdan sonra
da dergâha döndü. Başından geçen hâle çok şaşırmış bir hâlde evine döndü...
Hanımı; 'Misâfirler için balık pişirmemizi istemiştin. Balık pişti hazır,
misâfirleri getir' dedi. Gidip misâfirleri getirdi balık yediler. Sonra
hocası İbn-i Sekîne'nin evine gidip, başından geçen hâdiseyi anlattı...
'Mısır'daki çocuklarını gidip getir' buyurdu. Bilâhare gidip getirdi...
Hocası ona; 'Sen Dicle'ye girdiğin
sırada hatırında ne vardı?' diye sorunca; 'Hatırımda meâlen; (Rabbinin
indinde bir gün, saydığınızdan bin sene gibidir) buyurulan âyet-i
kerîme vardı. Bunu düşünüyordum' dedi. Hocası; 'Bu hâl, Allahü teâlânın
rahmetidir. Senin müşkülünün halli ve îmânının tashihidir. Allahü teâlâ bâzı
kullarına mahsus olmak üzere zamânı böyle uzun yapmaya ve yine kısa göstermeye
kâdirdir' buyurdu."