Peygamberlerin akılları, bütün insanların akıllarından çoktur
02/04/2019 Salı Köşe yazarı R.A
Peygamberlerde “Fetânet” sıfatı vardır. Bu,
Peygamberlerin; bütün insanların en akıllı, en zekî ve en anlayışlıları
olmaları demektir.
Selîm bir akılla düşünülecek olursa, insanların dünyâ ve
âhiretteki işlerinin düzgün olması ve onların yanlış, zararlı işlerden
korunup, selâmete, hidâyete, rahata ve saâdete kavuşturulmaları için,
“Peygamber”lerle, “dîn” gönderilmiş olduğu çok net bir
şekilde anlaşılır.
İslâmiyette, ilmî bir terim olarak “Peygamber” demek, “yaratılışı,
huyu, ilmi, aklı, zamanında bulunan bütün insanlardan üstün, kıymetli, muhterem
bir zât” demektir.
Bilindiği üzere, Peygamberlerde bulunması lâzım olan
sıfatlardan birisi “Fetânet”tir. Bu, Peygamberlerin; bütün
insanların en akıllı, en zekî ve en anlayışlıları olmaları demektir.
Muhammed bin Kutbüddîn-i İznikî’nin (rahmetullahi
aleyh) ifâde ettiğine göre, Peygamberler (aleyhimüsselâm)
hakkında bilinmesi vâcib olan sıfatlar beştir (diğer
rivâyette yedidir): Sıdk (doğruluk), Emânet (güvenilir
olmak), Fetânet (diğer insanlardan daha akıllı olmak), İsmet (günâhsızlık,
günahlardan sakınma, kötü ve çirkin şeylerden uzak durma) ve Teblîğ (Allahü
teâlâdan aldıkları emir ve yasakları insanlara noksansız olarak bildirmek.)
Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî (kuddise sirruh),
Fârisî “İ’tikâdnâme” kitâbında, bu beş sıfata, 2 sıfat daha
eklemektedir; onlar da “Adâlet=Dost veya düşman herkese karşı âdil
olmaları” ve “Emnü’l-azl=Azledilmekten emîn olmaları,
Peygamberlikleri kendilerine bildirildikten sonra, ilâ nihâye bu vazifede
kalmaları”dır.
Kâdızâde Ahmed bin Muhammed (rahimehullah)
buyurmuştur ki: “Peygamberler güzel ahlâk sâhibidirler. Mâlâyânîden
(faydasız iş ve sözden), insan tabiatının nefret ettiği şeylerden
uzaktırlar. İnsanlar arasında asîl olmayan soydan Peygamber
gelmemiştir. Çünkü Peygamberlerin soy zinciri, asîl ve temiz
kimselerdir. Kaba, görgüsüz, aşağı tabiatlı, ahmak, geri zekâlı kimselerden
Peygamber gelmemiştir. Peygamberler çok akıllı ve zekî olup, fetânet
sâhibidirler.”
Allah’ın “Peygamber”lerinin hiçbir kötü huyları,
beğenilmeyecek hâlleri yoktur. Çünkü Peygamberlerde “İsmet” sıfatı
vardır. Yâni Peygamber oldukları bildirilmeden önce de, sonra
da, küçük olsun, büyük olsun günâh işlemekten korunmuşlardır.
Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyruldu ki:
“Onlar (Peygamberler), Allahü teâlânın insanlara
gönderdiklerini teblîğ ederler. O'ndan korkarlar. Allah'tan başka kimseden
korkmazlar.” (Ahzâb sûresi, 39)
İbn-i Hişâm’ın (rahimehullah), “es-Sîretü’n-Nebeviyye” isimli
kitâbında belirttiğine göre, Peygamber Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem),
632 (H.10) yılında, “Vedâ Haccı”ndaki “Vedâ Hutbesi”nin
sonunda, "Ey insanlar! Yarın beni sizden soracaklar, ne
diyeceksiniz?" diye bir sual sordular.
Eshâb-ı kirâm; "Allahü teâlânın dînini teblîğ
ettin. Vazîfeni yerine getirdin. Bize vasiyyet ve nasîhatte bulundun, diye
şehâdet ederiz" dediler.
Bunun üzerine Resûl-i Ekrem Efendimiz (sallallahü aleyhi ve
sellem), “Şâhid ol yâ Rab! Şâhid ol yâ Rab! Şâhid ol yâ Rab!" buyurdular.