Zekâtını veren, kurtulacaktır
08/04/2025 Salı Köşe yazarı O.Ü
Sual: Zekâtını veren kimse, sahip olduğu malın kendisine vereceği zarardan kurtulur mu?
Cevap: İslamın beş şartından biri, malın zekâtını
vermektir. Zekât vermek, elbette lazımdır. Zekâtı seve seve ve İslamiyetin
emrettiği kimselere vermelidir. Haşr suresinin 9. âyet-i kerimesinde meâlen;
(Zekâtını veren, elbette
kurtulacaktır) buyuruldu.
Bütün nimetlerin, malların hakiki
sahibi olan Allahü teâlâ, zenginlere verdiği nimetlerin kırkta birini,
Müslümanların fakirlerine vermelerini, buna karşılık, çok sevap, kat kat
mükafat vereceğini ve;
(Zekâtı verilen malı elbette
arttırırım ve hayırlı yerlerde kullanmanızı nasip ederim. Zekâtı
verilmeyen malı, dert, bela ile istemeyerek harcettiririm, elinizden alır,
düşmanlarınıza veririm, siz de bu hâli görür, kendinizi yer, yanıp
kavrulursunuz!) buyurup da, bu kadar az bir
şeyi, bir din kardeşine vermemek, ne büyük insafsızlık ve inatcılık olur.
İmâm-ı Rabbânî hazretleri buyuruyor ki:
“Resulullah efendimize uymak
şerefine kavuşmak için, dünyada olan her şeyden yüz çevirmek lazım olmaz. Böyle
yapmak çok zor olur. Eğer, farz olan zekât verilirse, dünya mallarının hepsi
terk edilmiş demek olur. Böylece insan dünyanın zararından kurtulmuş olur.
Çünkü bir malın zekâtı verilince, o mal zarardan kurtulur. Demek ki, dünya
malını zarardan korumak için ilaç, o malın zekâtını vermektir. Malın hepsini
Allah yolunda vermek, elbette daha iyi ve faydalı ise de, zekâtını ayırıp,
yerine vermek de, bu işi görmektedir.”
Altın, gümüş eşyanın, çayırda
otlayan hayvanların, ticaret eşyasının zekâtını ve topraktan alınan mahsullerin
uşrunu da, muhakkak vermek lazımdır. Zekâtı, İslamiyetin emrettiği kimselere
seve seve vermelidir. Bir kimse, helalden kazandığı hâlde, malının
zekâtını vermezse, ahırette azap görmesine sebep olur. Hadis-i şerifte;
(Altına ve gümüşe köle olana
lanet olsun!) buyuruldu.
Malını seven bir kimse, niçin
başkalarına bırakıp gitmektedir. İnsan, malının hepsini veremezse, hiç olmazsa
kendini de, bir vâris yerine koyup, hissesini âhıret yolunda harcamalı veya
zekâtını verip azaptan kurtulmalıdır. Abdullah-i Ensârî
hazretleri buyuruyor ki:
“Malı
seviyorsan, yerine sarf et de, sana sonsuz arkadaş olsun! Eğer sevmiyorsan, ye
de, yok olsun!”
