"Yardım edebilir miyim?"
24/10/2018 Çarşamba Köşe yazarı A.U
Evliyânın büyüklerinden Ârif-i Rîvegerî hazretleri, 606 (m. 1209) senesinde Rîvgir’de vefât etti. Kabri de oradadır. O yörede Abdülhâlık-ı Goncdüvânî adındaki büyük velî, çarşıdan öteberi almış, evine dönüyordu ki, genç Ârif gördü onu.
Edeple yaklaşıp;
“Efendim, izin verirseniz yardım edeyim” dedi.
Kabul edip, elinde olanları verdi ona.
Eve gelince;
“Sağol evlât! Bir saat sonra gelirsen birlikte yemek yeriz” buyurdu.
“Peki efendim” deyip ayrıldı.
Bir saat sonra geldi tekrar.
Yemek yiyip sohbet ettiler.
Sohbetten öyle tat aldı ki, o günden sonra gitmedi artık medreseye.
Çünkü aradığını bulmuştu.
Ama medrese hocaları kızıyorlardı ona.
Hattâ bir tânesi hiddetle;
“Çabuk mektebine dön!” dedi.
Fakat kendisi bir gün evvel bir “günah” işlemiş, tövbe de etmemişti.
Genç Ârif, ona;
“Efendim, siz benimle uğraşacağınıza, oturup dünkü günâhınıza tövbe edin” deyiverdi.
O bunu işitince şaşırdı!
Utandı, mahcup oldu!
İyi de, nereden biliyordu günah işlediğini?
Merak edip araştırdı.
Ve bu kerâmetin, ona nereden geldiğini anlayıp koştu o kapıya. Abdülhâlık-ı Goncdüvânî hazretlerinin yanında tövbe edip “talebesi” olmakla şereflendi...