Ensârın büyüklerinden Abdullah bin Selâm
08/11/2024 Cuma Köşe yazarı A.D
Medîne'deki Yahûdî
Benî Kaynuka kabîlesinden olan Abdullah bin Selâm
hazretlerinin Müslüman olması çok ibretlidir.
Abdullah bin Selâm hazretleri, Eshâb-ı kirâmdan
olup, Ensârın büyüklerindendir. Medîne'deki Yahûdî Benî Kaynuka kabîlesinden
idi. Asıl ismi Husayn idi. Müslüman olunca Resûlullah efendimiz ona
"Abdullah" ismini verdi.
Îmân
etmeden önce, Yahûdî âlimlerinden idi. Müslüman olması çok ibretlidir. Kendisi
şöyle anlatır:
Babam Yahûdîlerin ileri gelen âlimlerinden idi.
Bana Tevrat'ı okutur, dindar yetişmem için elinden geleni yapardı. Bir gün âhir
zaman Peygamberinin alâmetlerini ve yapacağı işleri anlatarak dedi ki:
-
Eğer âhir zaman Peygamberi, Hârûn aleyhisselâmın neslinden yani kendi
kavmimizden gelirse inanırım, başka kavimden gelirse inanmam! Sen de inanma!
Resûlullah
efendimiz Medîne'ye hicret etmeden önce babam vefât etti.
Resûlullah
efendimizin, Mekke'de Peygamberliğini açıkladıktan sonra, sıfatlarına ve
yaptığı işlere baktım, tıpatıp babamın anlattıklarına uyuyordu. Fakat,
kavmimizin ileri gelenleri, sırf Arab kavminden geldi diye Resûlullah'a karşı
çıkıyorlardı...
Bir
gün Yahûdîlerin hurma bahçelerine gittim. Kendi aralarında, "Arapların
adamı geldi!" diye konuşuyorlardı. Bu sözü duyunca beni bir titreme tuttu.
Elimde olmadan "Allahü Ekber" diye bağırdım. Benim tekbîr getirdiğimi
gören halam Hâlide binti Hâris bana kızıp dedi ki:
-
Allah seni umduğuna kavuşturmasın, elini boşa çıkarsın? Vallahi sen Mûsâ bin
İmrân'ın geleceğini işitmiş olsaydın bundan fazla sevinmezdin.
Ben
de ona şöyle karşılık verdim:
- Ey
hala! Vallahi O, Hazret-i Mûsâ gibi Peygamberdir. Mûsâ aleyhisselâmın tevhîd
dînindendir. Buna niçin karşı çıkıyorsunuz?
- Ey
kardeşimin oğlu! Yoksa o Kıyâmete yakın gönderileceği bize bildirilen Peygamber
midir?
-
Evet.
-
Öyleyse sevinmekte haklısın.
Dayanamayıp,
Resûlullah'ı görmek için bulunduğu yere gittim. Daha ilk gördüğümde kendi
kendime, "Bu güzel yüzün sâhibi yalan söyleyemez!" dedim. Resûlullah
insanlar arasına oturmuş, onlara nasîhat ediyordu.
İlk
işittiğim hadîs-i şerîf şuydu:
-
Selâmı aranızda yayınız, aç kimseleri doyurunuz, sıla-i rahm yapınız, yakın
akrabalarınızı ziyâret ediniz! İnsanlar uykuda iken namaz kılınız! Böylece
Cennete selâmetle girersiniz.
Sonra
bana dönüp sordu:
- Sen
Medîne âlimi İbni Selâm değil misin?
-
Evet
- Ey
Abdulah, Allah için söyle! Tevrat'ta benim vasıflarımı okuyup öğrenmedin mi?
-
Evet, öğrendim. Yâ Resûlallah Cenâb-ı Hakk'ın sıfatlarını söyler misin?
Resûlullah
efendimiz bana İhlâs sûresini okudu.
"De
ki: O Allah birdir. Hiçbir şey O'nun dengi değildir!" meâlindeki âyet-i kerîmeyi
işitince:
- Şehâdet ederim ki, Allah'tan başka ilâh yoktur. Sen O'nun
kulu ve resûlüsün, diyerek îmân ettim...