Din adamlarının kötüsü...

09/10/2019 Çarşamba Köşe yazarı H.Y

                Din adamlarının iyisi, insanların en iyisidir. Dîni dünya isteklerine âlet eden, herkesin îmânını bozan din adamı da, dünyânın en kötüsüdür. 

 

Dinde tahrif hareketleri -8-

İmâm-ı Rabbânî hazretleri (Mektûbât) kitabında buyuruyor ki:

İnsanların saâdeti, âlimlerin elinde olduğu gibi, insanları felâkete, Cehenneme sürükleyenler de, din adamı şeklinde görünen din düşmanlarıdır. Din adamlarının iyisi, insanların en iyisidir. Dîni dünya isteklerine âlet eden, herkesin îmânını bozan din adamı da, dünyânın en kötüsüdür. İnsanların saâdeti ve felâketi, doğru yola gelmesi ve yoldan çıkmaları, din adamlarının elindedir. Âhıreti düşünen âlimin sözleri, yazıları, aklı, vicdânı olan herkesi yola getirir. Kalblere tesir eder.

Âlimlerin dünyâyı sevmesi ve ona düşkün olması, güzel yüzlerine siyâh leke gibidir. Böyle olan ilim adamlarının, insanlara faydası olur ise de, kendilerine olmaz. Dîni kuvvetlendirmek, İslâmiyeti yaymak şerefi, bunlara âit ise de, bazen kâfir ve fâsık da, bu işi yapar. Nitekim, Peygamberlerin efendisi “aleyhi ve alâ âlihissalevâtü vetteslîmât” kötü kimselerin de, dîni kuvvetlendireceğini haber vermiş ve (Allahü teâlâ bu dîni, fâcir kimselerle de, elbette kuvvetlendirir) buyurmuştur. Bunlar, çakmak taşına benzer. Çakmak taşında enerji vardır. İnsanlar bu taştaki kudretten ateş yapar, istifâde eder. Taşın ise, hiç istifâdesi olmaz. Bunların da ilimlerinden kendilerine fayda olmaz. Hattâ, bu ilimleri, kendilerine zararlıdır. Çünkü, kıyâmet günü, "bilmiyorduk, günâh olduğunu bilseydik yapmazdık" diyemezler. Hadîs-i şerîfte buyuruldu ki: 

(Kıyâmet gününde, en şiddetli azap görecek kimse, Allahü teâlânın kendi ilminden, kendisini faydalandırmadığı âlimdir.) Allahü teâlânın kıymet verdiği ve her şeyin en şereflisi olan ilmi, mal, mevki kapmaya ve başa geçmeye vesîle edenlere, bu ilim zararlı olmaz mı? Hâlbuki, dünyâya düşkün olmak, Allahü teâlânın hiç sevmediği bir şeydir.

O hâlde, Allahü teâlânın kıymet verdiği ilmi, Onun sevmediği yolda harc etmek, çok çirkin bir iştir. Onun kıymet verdiğini kötülemek, sevmediğini de kıymetlendirmek, yükseltmek demektir. Açıkçası, Allahü teâlâya karşı durmak demektir. Ders vermek, vaaz etmek ve dînî yazı, kitap, mecmua çıkarmak, ancak, Allah rızâsı için olduğu vakit ve mevki, mal ve şöhret kazanmak için olmadığı zaman faydalı olur. Böyle hâlis, temiz düşünmenin alâmeti de, dünyaya düşkün olmamaktır. Bu belâya düşmüş, dünyayı seven din adamları, hakîkatte dünyâ adamlarıdır. Kötü âlimler bunlardır. İnsanların en alçağı bunlardır. Din, îmân hırsızları bunlardır. Hâlbuki bunlar, kendilerini din adamı, âhiret adamı ve insanların en iyisi sanır ve tanıtır. Sûre-i Mücâdelede, (Onlar, kendilerini Müslüman sanıyor. Onlar son derece yalancıdır. Şeytân onlara musallat olmuştur. Allahü teâlâyı hatırlamaz ve ismini ağızlarına almazlar. Şeytâna uymuşlar, şeytân olmuşlardır. Biliniz ki, şeytâna uyanlar ziyân etti. Ebedî saâdeti bırakıp sonsuz azâba atıldı) meâlindeki âyet-i kerîme bunlar içindir.

Büyüklerden biri şeytânı boş oturuyor, insanları aldatmakla uğraşmıyor görüp, sebebini sorar. Şeytan cevap olarak, (Zamanın din adamı geçinen, kötü âlimleri, insanları yoldan çıkarmakta, bana o kadar yardım ediyor ki, bu mühim işi yapmama lüzûm kalmıyor) demiştir.

İslamiyetin en korkunç, en zararlı düşmanı, Müslüman görünüp, din adamı şekline girip, İslamiyeti içten sinsice yıkmaya çalışanlardır. [ 1. Cilt/33 ve 53 Mektûb]