Kibirli hükümdarın hazin sonu!..
11/02/2022 Cuma Köşe yazarı A.D
Çok kibirli bir
hükümdar vardı. Bir gün memleketini dolaşmak istedi. "Atımı
hazırlayın!" diye emretti. Yola çıkmak için her şey hazırdı...
Kibir, kendisini
başkasından üstün görmektir. Kötü huydur ve haramdır. Allahü teâlâyı unutmanın
alametidir. Kibirli olan, salih insan olamaz. Kibir her iyiliğe engeldir,
her kötülüğün anahtarıdır...
Din büyüklerimiz
buyuruyor ki: Aklı olan, kendini ve Rabbini tanıyan, hiç kibredebilir mi?
İnsan aşağılığını, acizliğini, Rabbine karşı her an izhar etmek mecburiyetindedir.
Bunun için her an her yerde aczini göstermesi, tevazu üzere bulunması gerekir.
Büyüklenerek "ben" demek feyiz ve bereketi keser.
Allahü teâlânın
sıfatları değil, bizzat zatı kibirliye düşmandır.
***
Çok kibirli, gururlu
bir hükümdar vardı. Bir gün memleketini gezmek istedi.
Hizmetçilerine "Elbiselerimi getirin" diye bağırdı.
Huzuruna çeşit çeşit
elbise getirildi. Fakat hiçbirini beğenmiyordu. İster istemez birini giymek
zorunda kaldı.
Sonra ikinci emrini
verdi: "Atımı hazırlayın!"
Hemen atı hazırlandı.
Süslü ata, süslü elbiseleri ile bindi. Yanına hizmetçilerini ve askerlerini de
alarak memleketi dolaşmaya çıktı.
Atın üzerinde
ilerlerken gururundan, kibrinden yanında yaya olarak yürüyenlere bile
bakmıyordu. Gözü hep yukarılarda idi. Vatandaşlarından bazıları dertlerini
sıkıntılarını anlatmak için yanına yaklaşmak istediklerinde, onlarla
ilgilenmiyor, atın üzerinden "Uzaklaştırın onu" emrini
veriyordu... Bu şekilde epey dolaştılar. Günün birinde, karşısına,
yamalı fakat temiz elbisesi olan yaşlı bir kimse çıktı. Hemen emrini verdi:
"Uzaklaştırın şu ihtiyarı!"
Mâiyetindekiler, hemen
ihtiyarı uzaklaştırdılar... Biraz sonra, aynı ihtiyar atın dizginlerini
tutup "Ey mağrur hükümdar, seninle görüşmem lâzım" dedi. Bu
hâli gören hükümdar, küplere bindi. Sesi çıkabildiği kadar bağırıyordu:
"Sen hangi cesaretle benim atımın dizginlerine yapışırsın, bugüne kadar
kimse böyle bir şey yapamadı!.."
Fakat ihtiyar hiç
oralı değildi. Hâlâ dizginleri elinde tutuyordu. Mâiyetindekiler de
uzaklaştırmaya muvaffak olamadılar. Hükümdar mecburen "Söyle bakalım,
derdin nedir?" dedi. "İhtiyacımı gizli söylemem lâzım,
açıktan söyleyemem" deyince, hükümdar ister istemez başını
aşağıya eğdi. İhtiyar kulağına yavaşça "Ben
Azrâil'im" dedi. Bu sözü duyan hükümdarın beti benzi attı,
eli ayağı titremeye başladı. "Ne olur bana biraz müsaade et! Geri dönüp
çocuklarımı bir defacık olsun göreyim! Onlarla helâlleşeyim! Ondan sonra canımı
al!" diyebildi.
Azrâil
aleyhisselâm "Hayır buna müsaade yok" deyip o anda
ruhunu aldı...
Herkese yukarıdan bakan hükümdarın cansız bedeni atın ayakları altına yuvarlanıvermişti...