Aklın ermediği şeyler!..
16/09/2023 Cumartesi Köşe yazarı A.D
Allahü teala, canlı, cansız
hiçbir şeyi sebepsiz yaratmamıştır. Ağaç, meyve, sebze, ot gibi her bitkinin,
denizdeki, karadaki ve havadaki her hayvanın, taş, toprak, maden, soğuk sıcak
su, petrol, gaz gibi cansız şeylerin hiçbiri faydasız veya lüzumsuz değildir.
Her ne kadar "Tesadüfen
olmuştur" diyen ateistler varsa da tesadüfen ne olur ki? Ehl-i sünnet
âlimleri kâinatın yaratılışında tesadüflere yer olmadığını aklî ve nakli
ilimlerle ispat etmişlerdir. Akl-ı selim sahibi
olan, kâinatta yaratılmış lüzumsuz bir şey olmadığını anlar. İki
âyet-i kerime meâli şöyledir:
(Göğü,
yeri ve ikisi arasındakileri boş yere yaratmadık. Bu, inkâr edenlerin zannıdır.
Onlara Cehennemde şiddetli azap vardır.) [Sad 27]
(Sizi boş
yere yarattığımızı ve huzurumuza geri getirilmeyeceğinizi mi sandınız) [Müminun
115]
Göklerdeki gezegenlerin ve diğer varlıkların hikmeti bugün için
anlaşılmayabilir. Çünkü akıl bunu anlamaya müsait değildir. Bunun için Ziya
Paşa şöyle demiştir:
İdrak-i meali bu küçük akla gerekmez,
Zira bu terazi bu kadar sıkleti çekmez.
Bir karıncayı veya bir buğday tanesini yaratmaktan âciz olan bir
ateist, "Benim aklım, Ziya Paşa’nın dediği gibi küçük değil, aklımla her
şeyi ölçer, tartarım" diyor. Güneş’e ısı ve ışık nereden
gelmiştir? Güneş ve Dünya boşlukta nasıl durabiliyor? Belli bir hızla bunları
asırlardır kim döndürüyor? Yokken nasıl var olmuş? Bütün bunların kendiliğinden
olamayacağı, muazzam bir gücün bunları yarattığı nasıl inkâr edilir? Güneşin
ısısını her yıl bir miktar azaltan kim? Güneş, Dünya ve gezegenler bir gün
tamamen yok edilecektir. Bunları kim yok edecektir? Yok olmasına kim mâni
olabilir?
Havadaki oksijen, karbondioksit gibi gazları belli oranda kim
tutuyor? Oranları değişse hayat olmaz. İnsan, bir canlıyı yaratmak şöyle
dursun, ondaki ruhun mahiyetini bile bilmekten âcizdir. Ruhun mahiyetini
anlatsın bakalım! Haddini bilmemek kadar küstahlık olmaz!
Her ateist bilsin ki, "Bu terazi bu sıkleti [ağırlığı] çekemez."
***
Bir zamanların komünist Rusyasında ateist bir öğretmen, ders
arasında "Ben sizi görüyorum. Siz de beni görüyorsunuz. O hâlde, biz
varız. Karşıdaki dağlar da var. Çünkü, bu dağları da görüyoruz. Yok olan şey
görünmez. Görülmeyen şeye var denilmez. Bu sözüm, bir fen bilgisidir. İlerici,
aydın olan kimse, fen bilgisine inanır. Gericiler, bu varlıkların bir
yaratıcısı olduğunu söylüyorlar. Bu yaratıcının var olduğuna inanmak yanlıştır,
gericiliktir" der. Bir Türkmen çocuğu söz isteyerek der ki:
"Bunları akıl ile mi söylüyorsunuz? Sizde akıl olduğuna inanmak, bunları
akıl ile söylediğinizi kabul etmek fenne uygun değildir. Çünkü, aklınız olsaydı,
görürdük!.."
Öğretmen, bu haklı söze cevap veremeyip, mağlubiyetinden
hâsıl olan öfke ile çocukcağızı, tekme tokat sınıftan atar ve o çocuk bir
daha hiçbir yerde görülememişdir. [Se'âdet-i Ebediyye]