Endülüs'ten yükselen ve batmayan güneş...
16/11/2024 Cumartesi Köşe yazarı A.D
İbn-i Arabî hazretleri, evliyânın büyüklerinden ve sofiyye-i
aliyyedendir. Endülüs’te doğdu. Konya’ya geldi ve Selçuklu
Sultânı'ndan çok ikrâm ve hürmet gördü...
Bugün Şeyh-i Ekber Muhyiddîn-i Arabî
hazretlerinin vefat yıl dönümüdür. Allahü teala şefaatlerine nail eylesin...
İbn-i Arabî hazretleri, evliyânın büyüklerinden ve
sofiyye-i aliyyedendir. İsmi, Ebû Bekr Muhammed bin Ali’dir...
1165 (H.560) senesinde Endülüs’teki Mürsiyye
kasabasında doğdu. Küçük yaşından itibâren ilim tahsil etmeye başlayan
İbn-i Arabî hazretleri, pekçok âlimin meclislerinde bulunup ilim öğrendi...
Tasavvufta yüksek derecelere kavuştu. İlminden ve feyzinden istifâde etmek
için, müracaat edilen belli başlı büyük âlimlerden oldu. Hac farîzasını yerine
getirdikten sonra Konya’ya geldi ve Selçuklu Sultânı'ndan çok ikrâm ve
hürmet gördü...
Bu mübarek zat, Sofiyye-i aliyyeden ve kelâm
âlimlerinden olan Sadreddîn-i Konevî’nin hocası ve üvey babası oldu. Daha sonra
Şam’a yerleşti. 1240’ta yetmiş sekiz yaşına gelen İbn-i Arabî, Şam’da
Muhyiddîn İbn-üz-Zekî’nin evinde vefât etti. Kâsiyûn Dağı eteğine defnedildi.
Şam halkı, büyüklüğünü anlayamadıklarından kabrini çöplük hâline getirdiler.
Yavuz Sultan Selim Han, Mısır Seferi sırasında Şam’a gelince bu duruma son
verdi ve bu büyük zâtın kabrinin bulunduğu yerde bir câmi ile yanı başında bir
dergâh yapılmasını emretti. Câmi ve dergâh ile birlikte İbn-i Arabî hazretlerinin
kabri üzerine de bir türbe yaptırdı...
***
Bir gün, Şeyh-i Ekber Muhyiddîn-i Arabî
hazretlerinin sohbetine inkârcı bir felsefeci gelmişti. Bu felsefeci,
peygamberlerin mucizelerini inkâr ediyor, filozof olduğu için her şeyi felsefe
ile çözmeye kalkışıyordu. Soğuk bir kış günüydü. Ortada, içinde ateş bulunan
büyük bir mangal vardı. Filozof dedi ki: “Avâmdan insanlar, hazret-i
İbrâhim’in ateşe atıldığı ve yanmadığı kanâatindedirler. Bu nasıl olur? Zîrâ
ateş her şeyi yakar kavurur. Çünkü yakma özelliği vardır.”
Muhyiddîn-i Arabî hazretleri; “Allahü teâlâ,
Enbiyâ sûresinin 69. âyet-i kerîmesinde meâlen; (Biz de: Ey ateş İbrâhim’e
karşı serin ve selâmet ol! dedik) buyurmaktadır” dedi. Ortada bulunan mangalı
alıp, içindeki ateşi filozofun eteğine döktü ve eliyle ateşi iyice karıştırdı.
Bu hâli gören filozof donup kaldı. Ateşin, elbisesini ve Muhyiddîn-i Arabî
hazretlerinin elini yakmadığını görünce iyice şaşırdı. Muhyiddîn-i Arabî
hazretleri ateşi tekrar mangala doldurup, filozofa; “Yaklaş ve ellerini
ateşe sok” deyince, filozof ellerini uzatır uzatmaz, ateşin tesirinden hemen
geri çekti. Muhyiddîn-i Arabî bunun üzerine; “Ateşin yakıp yakmaması Allahü
teâlânın dilemesiyledir” buyurdu. Filozof onun bu kerâmetini görünce, Kelime-i
şehâdet getirerek Müslüman oldu...