Hazret-i Mevlânâ, ney çalmadı, dönmedi
17/12/2024 Salı Köşe yazarı O.Ü
Sual: Mevlânâ hazretleri ney çalmış mıdır, ellerini açıp dönmüş müdür, eğer ney çalmadı ve dönmedi idi ise, bu yapılanlar nedir?
Cevap: Mevlânâ
Celâlüddîn Rûmî hazretleri, evliyanın büyüklerindendir. Divanında otuz bin,
Mesnevisinde kırkyedi bin beyit vardır.
Allahü teâlânın aşkı ile dolmuş, evliyânın
büyüklerinden olan, Celâleddîn-i Rûmî hazretleri, ney ve başka hiçbir çalgı
çalmadı, raks etmedi. Dünyaya nur saçan Mesnevîsine, her memlekette, birçok
dillerde şerhler, açıklamalar yapılmıştır. Bunlardan en kıymetlisi, Mevlânâ
Câmî'nin kitabıdır ki bu kitapta deniyor ki:
“Mesnevînin birinci beytinde, 'Dinle neyden, nasıl
anlatıyor ayrılıklartan şikâyet ediyor' deniyor. Ney, İslam dininde
yetişen kâmil insan demektir. Bunlar, kendilerini ve her şeyi unutmuş, her an,
Allahü teâlânın rızasını aramaktadır. Ney, Farsçada 'yok' demektir. Bunlar da,
kendi varlıklarından yok olmuştur. Ney denilen çalgı, içi boş bir çubuk olup,
bundan çıkan her ses, onu çalan kimseden hasıl olmaktadır. O büyükler de, kendi
varlıklarından boşalıp, kendilerinde, Allahü teâlânın ahlakı zahir olmaktadır.
Neyin üçüncü manası, kamış kalem demektir ki, bundan da, insan-ı kâmil
kastedilmektedir. Kalemin hareketi ve yazması kendinden olmadığı gibi, kâmil
insanın hareketleri ve sözleri de, hep Allahü teâlâdandır.”
İkinci Abdülhamid Han zamanında Ankara Valisi
olan Abidin Paşa, Mesnevî şerhinde, neyin insan-ı kâmil olduğunu, dokuz türlü
isbat etmektedir.
Sonraları, bazı cahiller, neyi çalgı sanarak, ney,
dümbelek gibi, şeyler çalmaya, dans etmeye başladılar. Oyun aletleri, o
tasavvuf üstadının türbesine konuldu. Celâleddîn-i Rûmî hazretleri, yüksek
sesle zikir bile yapmazdı. Nitekim Mesnevîsinde:
“Pes zi cân kün, vasl-ı cânânrâ taleb, bî leb-ü bî gâm
mîgû, nâm-ı Rab!” buyuruyor ki; “O hâlde, sevgiliye kavuşmayı,
can-u gönülden iste. Dudağını ve damağını oynatmadan, Rabbin ismini kalbinden
söyle!” demektir.
Sonradan gelen din cahilleri, ney,
saz, tef gibi çalgılar çalarak, gazel okuyup dönerek, dans ederek, nefslerini
zevklendirmişlerdir. Bu günahlara ibadet adını verebilmek, kendilerini din
adamı tanıtabilmek için, Mevlânâ da böyle çalar ve oynardı, biz onun yolunda
gidiyoruz diyerek, yalan söylemişlerdir.