Sabretmek insanoğluna mahsus bir haslettir...
19/12/2024 Perşembe Köşe yazarı S.A
Kur'ân-ı kerimde
70'ten fazla âyet-i kerîme sabrı emir ve teşvik eder. Ki bunlardan biri
de "Allahü teâlâ sabredenlerle beraberdir" müjdesidir.
Akıllı
mümin muhasebesini yapar, kârını zararını hesaplar. Eğer karşılaştığı sıkıntıya
sabrederse alacağı mükâfatın, kaybettiğinden daha fazla olacağını bilir ve
rahatlar.
Çektiğimiz
acılar, ızdıraplar, uğradığımız felaketler geçicidir. Allahü teâlânın lütfu
ihsanı ise nihayetsizdir. Sonsuzun yanında sonlunun ne kıymeti olabilir?
Âdem
aleyhisselâmdan beri gönderilen bütün semavi kitaplar insanları
ebedî yurda (ahiret nimetlerine) davet içindir. Üç günlük dünyaya takılıp
kalmasınlar diyedir... Dünya ile ahiret iki kumaya benzer ki birini razı
edersen diğeri küser. İşte bu yüzden şeytan kin güttüğü insanlara dünyayı
sevdirir, ta ki ahiret aklına gelmesin.
Dünyayı
kendinize köle ederseniz ne âlâ, yoksa o sizi kendisine köle eder. Şehvet
dizgini ile gırtlağınızdan yakalar, istediği yöne sürer.
Hazret-i
Ali radıyallahü anh vasiyetinde bizleri ikaz eder: "Dünyada
çekilen bütün belâ ve sıkıntılar cehennem azabına nisbeten hiçtir."
Allahü
teâlâ bir hadis-i kudside şöyle buyuruyor: "Kullarımdan birine
bedeninde veya malında ve evlâdında bir musibet verdiğim zaman güzel bir sabır
ile karşılarsa kıyamet günü ona hesap sormaktan hayâ ederim."
Sabretmek
insanoğluna mahsustur. Zira acıkır, susar, üşür, hasta olur. Melekler aş
istemez, su istemez, sabretmeleri de gerekmez. Hayvanlar ise akıldan
mahrumdur, mükellef değildirler.
Kur'ân-ı
kerimde 70'ten fazla âyet-i kerîme sabrı emir ve teşvik eder. Ki bunlardan biri
de "Allahü teâlâ sabredenlerle beraberdir" müjdesidir.
Sabır
üç türlü olur:
Birincisi
ibadetleri yaparken karşılaşılan zorluklara sabır. Hacca gidenler uzun
yollara, uykusuzluğa, sıcağa, izdihama tahammül edecek, oruç tutanlar aç
kalacak, yemeden içmeden iftarı bekleyeceklerdir... Dünya imtihan yeridir, eğer
sıkıntılar olmasa sâdıklar, riyakârlardan nasıl ayrılabilir? İbadetler zahiren
güç görünseler de aslında zevklidir. Ruhun gıdasıdır. Hasta insana evvelce
sevdiği yemekler, hoşlandığı meyveler acı gelir. Tedavi olunca eskiye döner,
ağzının tadı düzelir.
İbadetlerden
lezzet almayan da mânen hastadır, iyileşirse taatlerin tadını duymaya
başlayacak, ömrü bereketlenecektir.
İkincisi
günah işlememek için sabretmek. Diyelim bir mümin nefsine yeniliyor,
arzularının peşinde koşuyor. Allah muhafaza, burada "günahtan
kaçmaya" sabredemeyenin, orada "ateşte yanmaya" sabretmesi
gerekecektir.
Üçüncüsü hastalıklara belâlara sabretmek. Dert,
hastalık istenmez, ancak, geldiğinde de kurtulmaya çalışmalıdır. Hekime
gitmeli, tedavi olmalı, ilaç kullanmalıdır. Netice alınsın veya alınmasın
sabırlı olmalıdır. Biz Rabbimizden razı olursak o da bizden razı olur...