Ecdadımızın vakıf medeniyeti...
25/08/2020 Salı Köşe yazarı R.A
Vakıflar, Osmânlı devlet nizâmının kurulmasında ve devam etmesinde de temel
faktörlerden biri olmuştur...
Hiç şüphe yok ki, milletleri ayakta tutan, sâhip oldukları millî ve
manevî değerlerdir. Milletler, bu değerleri, gelecek nesillere aktardıkları
nisbette varlıklarını sürdürürler. Târih, bize millî ve manevî
değerlerine sahip çıkmayan ve başka milletleri körü körüne taklit edip
millî şahsiyetlerini kaybedenlerin, dünyâ coğrafyasından silinip gittiklerini
göstermektedir. Bu yüzden, bir toplumu içten yıkmak isteyenler; evvelâ îmân/inanç,
ahlâk ve millî değerlerini yok etmeyi ilk hedef olarak seçmektedirler.
Birkaç haftadır üzerinde durduğumuz, yüzyıllar boyunca, İslâm ve Türk
dünyâsında, ictimâî nizâmın korunmasına, fertler arasında yardımlaşma ve
dayanışma yoluyla karşılıklı sevgi bağının kurulmasına, başka bir
ifâdeyle insanlığın dünyevî ve uhrevî saâdetine hizmet eden birer
ictimâî müessese, sosyal kuruluş olarak önemli bir yer tutan
"Vakıflar", Osmânlı devlet nizâmının kurulmasında ve devam etmesinde
de temel faktörlerden biri olmuştur...
“İnsanların en hayırlısı, insanlara faydalı olanıdır” hadîs-i şerîfini
rehber edinen Osmânlılar, her sâhada olduğu gibi, bu sâhada da muazzam ve
kalıcı eserler meydâna getirdiler. Vakıf yoluyla tesîs edilen bu sayısız
eserler, muazzam Osmânlı ülkesini bir baştan diğer başa ağ gibi ördü.
Bir misâl vermek gerekirse, 1530-1540 seneleri arasında yapılan vakıflarla
ilgili tahrîrlere göre; yalnız Anadolu eyâletinde vakıf yoluyla,
342 câmi, 1.055 mescit, 110 medrese, 2 dârül-huffâz, 154 muallimhâne, 45
imâret, 1 kalenderhâne, 1 mevlevîhâne, 75 büyük hân ve kervânsarây kuruldu.
Rûmeli eyâletindeyse; 93 câmi, 218 mescit, 35 medrese, 275 zâviye, 13
muallimhâne, 10 imâret ve 17 kervânsarây tesîs edildi.
Bu müesseselerde vazîfe yapan 121 müderris, 3.756 hatîb, imâm ve müezzinle
3.229 şeyh, şeyhzâde, kayyım, talebe veya mütevellînin iâşe giderleri ve
maâşları vakıf gelirlerinden karşılandı. Osmânlılar zamânında kurulan
vakıf müesseseleri iki kısımda incelenmektedir:
Birincisi; vakfedilen şeyin bizzât kendisinden faydalanılan vakıflardır. “Müessesât-ı
hayriyye” de denilen, câmiler, medreseler, mektepler,
zâviyeler, imâretler, kütüphâneler, hastahâneler, misâfirhâneler, sebîller,
çeşmeler, köprüler ve kabristânlar bu kısma girer.
İkincisi ise; vakfedilen şeyin bizzât kendisinden faydalanılmayan, fakat birincilerin
sürekli ve düzenli bir şekilde işlemesini temîn eden binâ, arâzi, nakit para
vs. gelir kaynaklarının teşkîl ettiği vakıflardır. Bunlara “asl-ı
vakf” denilmektedir. Vakfedilen bu nesneler arasında bâzı
köylerin tamâmı, mesken olarak kullanılan binâlar, dükkânlar, çiftlikler,
tarlalar, bahçeler, üzüm bağları, her türlü zirâat işletmeleri ve
iktisâdî gâye için yapılmış başka yapılar gibi gayrimenkûller ve hayvân derisi,
gemi, nakit para gibi menkûller görülmektedir.
[Bir sonraki yazımızda inşallah, zengin vakıf kültürümüze dâir başka misâller de verelim.]