Mirâc, akıl değil, iman işidir
27/01/2025 Pazartesi Köşe yazarı O.Ü
Sual: Mirac hadisesine aklımız almıyor diyenlere, ne demeli, nasıl cevap vermelidir?
Cevap: Peygamberlik makamı
aklın ve düşüncenin dışındadır, üstündedir. Aklın eremeyeceği, anlıyamayacağı
çok şeyler vardır ki, bunlar Peygamberlik makamında anlaşılır. Her şey akıl ile
anlaşılabilseydi, Peygamberler gönderilmezdi. Mucize ve keramet de, akıl ile
anlaşılamaz, izah edilemez. Bunların hepsi, Allahü teâlânın sonsuz kudreti ile
olmaktadır. Mi’râc da, âdet olan işlerin aksinedir. Mucizelerin hepsi de
böyledir. Bu sebeple imanı olanların, Mirâc mu’cizesine inanması
lazımdır. Hazret-i Ebu Bekir, Allahü teâlânın sonsuz kudretini ve Peygamber
efendimizin de, Onun Peygamberi olduğunu iyi anladığı için, Mi'râcı, herkes
inkâr ederken veya tereddüt geçirirken o, hemen ve tereddüt etmeden tasdik etti
ve Sıddîklık makamına yükseldi. Çünkü Mi'râcı kabul etmek, inanmak, aklın
bittiği ve imanın başladığı yerdir.
Resulullah
efendimiz, Mekke-i mükerremeden Sidre-tül-müntehâya kadar, Cebrail aleyhisselam
ile birlikte gitti ve Sidrede şaşılacak çok şeyler gördü. Cennetteki
nimetleri, Cehennemdeki azapları gördü. Hadis-i şerifte;
(Mirâc
gecesi göğe götürülürken insanlar gördüm. Ateşten makaslarla dudaklarını
kesiyorlar. Bunların kim olduklarını Cebraile sordum. Ümmetinin hatiplerinden,
vaizlerinden, kendilerinin yapmadıklarını yapınız diyenlerdir dedi) buyuruldu.
Resulullah
efendimiz, cenâb-ı Hakkın cemalini görmek arzusundan ve zevkinden, Cennetteki
nimetlerin hiçbirine bakmadı. Sidreden ileriye, yalnız olarak, nurlar arasında
ilerledi. Zamansız ve mekânsız olarak, ahirette Allahü teâlânın görüleceği
gibi, anlaşılamayan ve anlatılamayan bir hâlde, Allahü teâlâyı gördü.
Peygamber
Efendimize Mirâc gecesi, Cennette nasib olan rü’yet şerefi dünyaya indikten
sonra, dünyanın hâline uygun olarak, kendisine yalnız namazda müyesser
olmuştur. Peygamber Efendimiz;
(Namazda,
kul ile Allahü teâlâ arasındaki perdeler kalkar) buyurmuştur.
Bütün bu haberlerin bir kısmı âyet-i kerimelerle, bir kısmı
da hadis-i şeriflerle haber verilmiştir. Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdiği bu
haberleri kabul etmeyen, Ehl-i sünnetten ayrılmış olur. Âyet-i kerimeye veya
hadis-i şeriflere inanmayan ise, kâfir olur.