Helâlin hesabı haramın ise azabı vardır!..
15/01/2019 Salı Köşe yazarı V.T
Hazreti Ali buyurdu ki: “Dünyânın helâli hakkında hesap, haramı hakkında azap vardır.”
Behâüddîn bin Şeyh Lütfullah hazretleri Hacı Bayram-ı Velî hazretlerinin önde gelen talebelerinden ve halîfelerinden olan Lütfullah Efendi’nin oğludur. 895 (m. 1490) senesinde Edirne’de vefât etti. Sohbetlerinde buyurdu ki:
“Kibir, gurur ve övünme gibi duygular, insanın içinde çuvaldız gibi saplıdırlar. İnsanın kibirlenmesi, kendinde gördüğü faziletlerden ileri gelir. Ancak bir kimse, Hak yolundan bir yola intisâb ettiği takdîrde, bütün bu faziletlerin, kesinlikle ve gerçek olarak Allahü teâlâda bulunduğunu anlar. Kendisinde bulunan her şeyin, Allah tarafından emânet olarak verildiğini görür.”
“Zulüm ve eza gören din kardeşinin kalbini, sabır tavsiye ederek güçlendiren bir kimse, ona yardım etmiş sayılır.”
Muhammed bin İbrâhim, babasından şöyle nakletti: Ali bin Ebî Tâlib’e (radıyallahu anh) dünyâdan soruldu. Hazreti Ali; “Uzun mu, yoksa kısa mı anlatayım?” buyurunca, “Kısa olarak, ey müminlerin emîri” dendi. O zaman Hazreti Ali; “Dünyânın helâli hakkında hesap, haramı hakkında azap vardır” buyurdu.
Hasen-i Basrî hazretleri buyurdu ki: “Üç kimse vardır ki, Allahü teâlâ kıyâmet günü onlara nazar etmez ve onları tezkiye de etmez. Onlar için acı bir azap vardır. Bunlar; zâlim devlet başkanı, cimri olan zengin, kibirli olan fakirdir.”
Hazreti Ömer (radıyallahu anh), vâlilerinden birine buyurdu ki: “Mazlûmun âhını almaktan kork. Çünkü mazlûmun duâsı kabul olunur.”
İmâm-ı Rükneddîn, iffeti ve alçak gönüllülüğü bir eserinde şöyle tarif ediyor: “Şüphesiz ki alçak gönüllülük, Allahü teâlâya yakın kimselerin hasletlerindendir. Allahü teâlâdan korkan kişi, bununla yükseklere çıkar. Allahü teâlâ katında iyilerden mi, yoksa kötülerden mi olduğunu veya son nefesini küfür üzere mi, yoksa imân üzere mi vereceğini veya vefât ettiği zaman ruhunun yükseklerde mi, yoksa alçaklarda mı olacağını bilmediği hâlde, gururlanan ne ahmaktır. Kibriya, Rabbimizin sıfatıdır. O’na mahsustur. Sen kibirden sakın!”
Rivâyet olunur ki, Mevlânâ Behâüddîn hazretleri, Edirne’de bir gün evliyâ zâtlardan birisine rastladı. O zât Mevlânâ’ya; “Yolculuk zamanı yaklaştı. Âhirete göç etmek zamanı geldi. Devamlı olarak âhiret hazırlığında bulunmalı değil mi?” diye hitâb etti. Mevlânâ tebessüm ederek; “Evet” manasına başını salladı. Bu konuşmadan sonra evine gelen Mevlânâ, vasiyetini yaptı. Yedi gün hasta yattıktan sonra vefât etti...