"Canımız üzüm ister..."
28/09/2022 Çarşamba Köşe yazarı A.U
Üftâde hazretleri, bir
kış gecesi, talebeleriyle sohbet etmektedir.
Bir ara sohbeti kesip;
“Canımız üzüm ister,
kim getirir?” buyurur.
Talebeler şaşırırlar.
Birbirlerine
bakışırlar.
Zîrâ gecenin bir
yarısıdır.
Yerlerde bir metre kar
vardır.
Hem dahî şiddetli
tipi!
Yâni şu anda
imkânsızdır.
Ama Azîz Mahmud fırlar
ayağa.
“Derhâl bulup
getireyim” der.
Hazret-i Üftâde memnun
olur.
“Peki evlât, git
getir” buyurur.
O, takar sepeti
koluna.
Düşer üzüm bağlarının
yoluna.
Kar tipi dinlemez,
oraya varır.
Asmalar kar altında
kalmıştır.
“Bismillah!” deyip bir yer
açar.
Alttan salkım salkım
üzüm çıkar.
“Bu, hocamın
kerâmeti” der.
Doldurur sepeti, düşer
yola.
Kar soğuk karanlık vız
gelir ona.
Derken bir çukur çıkar
ününe.
Adımını atar atmaz
düşer içine.
Eyvâh, şimdi ne
yapacaktır?
“Yâ Rabbî! Hocamın hürmetine
beni kurtar” diye yalvarır.
O anda bir ihtiyar
belirir.
Elini uzatıp, Onu
yukarı çeker.
Çıkınca, göremez onu
bir daha.
Sepeti omuzlayıp varır
dergâha.
Kardan adam gibi girer
içeri.
Hazret-i Üftâde sorar:
“Seni o çukurdan kim
çıkardı?”
“Bilmiyorum efendim.”
“O zât, Hazreti Hızır
idi” buyurur.
Ve öyle duâ eder ki, o Azîz Mahmud, Azîz Mahmud Hüdâyî hazretleri olur...