camilere saygı 1
Camilere saygı 1
Sual: Camide riayet edilmesi gereken hususlar
nelerdir?
CEVAP
Bazıları şunlardır:
1- Camiye girenin orada namazı bekleyenlere selam vermesi iyi olur.
Fakat camide sünneti kılıp, farzı beklerken, dışarıdan gelenin selamını almak,
sünnet ile farz arasında bir şey okumak, konuşmak ve nafile namaz kılmak
sünnetin sevabını yok eder. Vakit az ise, tefekkür veya kalben zikretmeli,
vakit fazla ise, kaza namazı kılmalı! Eğer Kur’an-ı kerim okunuyorsa, dinlemek
çok sevaptır. Sabahın sünnetini evinde kılıp gelen kimse de, camiye gelince,
konuşmaz, sesli olarak bir şey okumaz.
2- Camiye girince ön safa durmalı, yaşlılar var diye geride
durmamalı! Birinci safta yer varken, ikinci safta durmak mekruhtur. Hadis-i
şeriflerde buyuruldu ki:
(İmamın arkasında durana 100, onun sağındakilere 75, solundakilere 50 ve
diğer saflardakilere de 25 sevab verilir.) [Şir’a]
(Mescide inen rahmet, önce imama, sonra sağ taraftakilere, sonra da diğer
saflara gider.) [Deylemi]
(Allahü teâlâ, ilk saftakilere rahmet eder, melekler de ilk saftakilere dua
ve istigfar eder.) [Ebu Davud, Nesai, İ. Ahmed]
(En hayırlı saf, ilk saftır. Sevabı en az olan da geri saflardır.) [Müslim]
(İlk safın fazileti bilinseydi, oraya geçmek için kur’a çekilirdi.) [Müslim]
(Namaz kılarken [cemaat içinde] daha faziletli olanlara ilk
safta, ötekilere de, son safta bulunmak nasip olur.) [Müslim]
Cennete girmek için ne yapacağını soran bir zata, Peygamber efendimiz, (Müezzin
veya imam ol) buyurdu. O da, (Yapamam) dedi. (O hâlde namazını
ilk safta kıl!) buyurdu. (Buhari)
Ön safa geçerken kimseyi rahatsız etmemeli. Rahatsız etmemek niyetiyle arka
saflarda kılmak daha sevabdır. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Halkı incitmemek için ön safa geçmeyen, iki misli sevaba kavuşur.) [Taberani]
3- İmamın arkasında durmak daha sevabdır. Daha sonra sağ taraf
gelir. Caminin sağ tarafında durmak sola göre daha sevab olduğu için, sağı
tercih etmeli. Eğer sağı tercih eden çok olup sol boş kalırsa, o zaman solu
tercih etmek daha çok sevab olur.
Peygamber efendimiz, mescidin sağ tarafında bulunmanın daha sevap olduğunu
söyleyince, Eshab-ı kiram, mescidin sağ tarafını doldurmaya başladı. Sol
tarafta açıklık kaldı. Bunu gören Peygamber efendimiz buyurdu ki:
(Mescidin solundaki açıklığı dolduran, iki misli sevab kazanır.) [Taberani]
Demek ki, önce sağ tarafa durmak sol tarafa durmaktan daha sevabdır. Solda
boşluk kalırsa burayı doldurmak, sağ tarafta durmaktan daha sevabdır.
4- Büyük camide cemaat bir saf da olsa, yine sık durmak gerekir.
Safların sık olması, rahmetin gelmesine sebep olur. Saflar sıklaştırılıp
omuzlar birbirine sıkıca değmelidir! Eshab-ı kiram safta çok sık durduğundan
elbiselerinin omuzları eskirdi. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Namazda omuz omuza sık durun! Açıklıkları kapatın ki, şeytan
girmesin!) [Hakim]
(Hak teâlâ safı sıklaştırana rahmet eder, safta boşluk bırakana gazap eder.) [Nesai]
(Saftaki boşluğu dolduranın günahları affolur.) [Bezzar]
5- Büyük camide ayaklar ile secde yeri arasından, küçük camide,
ayakları ile kıble duvarı arasından geçen günaha girer. Hadis-i şerifte
buyuruldu ki:
(Bir kimse, namaz kılanın önünden geçmenin, ne kadar çok günah olduğunu
bilseydi, geçmeyip, yüz yıl beklemeyi tercih ederdi.) [İbni Mace]
Herkesin gelip geçeceği yere durana da günah olur. Ancak ön safta boş yer var
iken, boşluğu doldurmak için namaz kılanın önünden geçmek günah olmaz. Çünkü bu
kimse, kendisine olan hürmeti kaldırmış demektir. Namaz kılanın önünden, insan
veya hayvan geçmekle namaz bozulmuş olmaz. Namazı bir sütre, yani direk gibi
bir şeyin arkasında kılmak gerekir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Namaza dururken sütre koyun! Geçmek isteyene mani olun!) [İbni
Mace]
[Geçene işaretle, yüksek sesle okumakla mani olmak caiz ise de, bunları
yapmamak daha iyidir.]
6- Camide konuşmak, gülmek, şakalaşmak sevapları yok eder. Hadis-i
şerifte buyuruldu ki:
(Mescitte dünya kelamı söyleyenin ağzından kötü bir koku çıkar.
Melekler, “Ya Rabbi, bu kulun mescitte söylediği kelamdan dolayı,
ağzından çıkan fena koku bizleri rahatsız ediyor” derler. Hak teâlâ da
buyurur ki: “İzzim celalim hakkı için, onlara büyük bela veririm.”) [Ey
Oğul İlm.]
Camiye girince, önce iki rekat tehıyyet-ül-mescid namazı kılıp
veya başka ibadet yapıp, itikâfa niyet ettikten sonra, yüksek sesle olmamak
şartı ile konuşmak caizdir. İhtiyaç olmadan mescitte konuşulmaz. Hadis-i
şerifte buyuruldu ki:
(Ahir zamanda bazı kimseler, mescidlerde dünyadan konuşacaklar, dünya kelamı
söyleyecekler. Onlarla beraber olmayın! Allahü teâlânın böyle kimselerle işi
yoktur.) [İbni Hibban]
Mescide girince, farz veya başka namaz kılınınca, tehıyyet-ül-mescid namazı
da kılınmış olursa da, sünnete veya farza başlarken, (Vaktin sünnetine ve
tehıyyet-ül-mescid namazına) diye niyet edilirse, niyetinin de sevabını alır.
7- Sünnet ile farz arasında dua, sure veya üç İhlas okumamalı. Hele
bunu âdet haline getirmek bid’attir. İbadetlere ilave yapmak dini değiştirmek
olur. Hadis-i şerifte, (İbadetleri bizim gibi yapmayan bizden
değildir) buyuruluyor.
Peygamber efendimiz nasıl ibadet etmişse, mezhebimiz bunu nasıl bildirmişse, o
şekilde ibadet edilir. (Şunu da yapalım, ötekini de ilave edelim) demek, dinde
reform olur. Asla caiz olmaz. Sünnet ile farz arasında bir şey okumanın sünneti
iskat [iptal] edeceği Bahr-ür-raık’ta da yazılıdır.
8- Cemaatle namaz kılınırken, sünnete başlamak mekruhtur. Sabah
sünnetini kılmamış olan, sünneti kılarsa, cemaat ile namazda oturmayı da
kaçıracağını anlarsa, sünneti kılmaz, hemen imama uyar. Cemaat ile ikinci
rekatta oturabileceğini anlarsa, sünneti caminin dışında, sofada [holde] çabuk
kılar. Hol yoksa, içerde direk arkasında kılar. Böyle yer yoksa sünneti kılmaz.
Çünkü, cemaat ile kılınırken, nafile kılmak mekruhtur. Mekruh işlememek için
sünnet terk edilir. Cuma günü imam minbere çıkınca sünnete başlamak da
mekruhtur.
9- Camide farzı yalnız kılmış olan, öğle ve yatsı namazlarında, yanında
cemaatle namaz kılınmaya başlanırsa, ya cemaate uyup nafile olarak kılar veya
camiden çıkar. Diğer üç namazı yalnız kılmış olanın, cemaat ile kılınırken
bile, cemaate uyup nafile olarak kılamayacağı için, camiden çıkması vacip olur.
Çünkü, orada bulunup da cemaate uymamak günahtır.
10- Soğan, sarmısak gibi pis kokulu şey yiyerek, camiye gelmek de
doğru değildir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Sarmısak yiyen, kokusu gitmeden mescidimize yaklaşmasın, insanın rahatsız
olduğu şeylerden melekler de rahatsız olur.) [Taberani]
Yağlı, kirli ve pis kokan iş elbisesiyle, kirli ayakla camiye gelip halkı
rahatsız etmemelidir! Bazıları sigara kokusundan da rahatsız olur. Onun için
ağzında ve elbisesinde sigara kokanlar da temizleyip, kokuyu giderdikten sonra
camiye gelmelidir. Çıplak ayakla namaz kılmak Hanefi’de mekruhtur. Çorabı kirli
olan ve temiz çorap da bulamayan kimse, halkı rahatsız etmemek, yani haram
işlememek için çorapsız namaz kılabilirse de, mekruh işlememek için daha
önceden tedbir alıp, eski de olsa, temiz çorapla camiye gelmelidir.
Müslümanların vücutları, elbiseleri, çamaşırları, yemekleri temiz olur. Temiz
olunca da mikrop ve hastalık bulunmaz. Kur’an-ı kerimde, (Temiz
olanları severim) buyuruluyor. (Bekara 222)
Hadis-i şerifte de buyuruldu ki:
(Müslümanlık temizlik dinidir. Temiz olun! Cennete ancak temiz olanlar
girer.) [Deylemi]
11- İtikâfa niyet edenler hariç, camide bir şey yiyip içmek
mekruhtur. Onun için camiye girerken itikâfa niyet etmelidir. Ondan sonra
ihtiyaç olursa yiyip içmek mekruh olmaz.
12- Camide oturmak sevaptır. Hadis-i şerifte, (Beş şey
ibadettir: Az yemek, camide oturmak, Kâbe’ye, Mushafa ve âlimin yüzüne
bakmak) buyuruldu. (Deylemi)
Camiye kötü niyetle, mesela ayakkabı çalmak için giren, günah işlemiş olur.
Caminin Allahü teâlânın sevdiği yer olduğunu düşünen kimse, burayı ziyarete de
niyet ederse sevabı daha çok olur. Namaz kılmayı beklemek için, camide itikâf
edip ahireti düşünmek için, vaaz dinlemek için de niyet ederse, her niyeti için
ayrı sevaba kavuşur.
13- Çok kimse, sandalyeye, koltuğa oturmaya alıştığı için camide
diz üstü oturamıyorlar. Ya bağdaş kuruyorlar veya ayaklarını dikerek
oturuyorlar. Mecbur kalmadıkça, böyle oturmak edebe uygun değildir. Kur’an-ı
kerim okumak Allahü teâlâ ile konuşmak demektir. Kur’an-ı kerim okunurken
yaylanıp oturmak çirkin olur. Tesbih çekerken, zikrederken de mümkün mertebe
diz üstü oturmaya gayret etmelidir. Müslümanların yanında da edepli oturmak
gerekir. Peygamber efendimiz, kızının yanında bile bir defa olsun, ayağını
uzatıp oturmamıştır.
Evliyadan bir zat, diz üstü oturmakla yorulmuş, biraz da bağdaş kurayım demiş.
Bağdaş kurup otururken, (Köle efendisinin yanında böyle mi oturur?) diye
bir ses gelir. O da artık ömür boyu hep diz üstü oturur. Kul olan da zaruret
olmadıkça, Rabbinin huzurunda edepli oturmaya çalışmalıdır.
14- Müezzinlik yapanların bazı hususları bilmesi gerekir. Mesela
yürüyerek ikamet okunmaz. İkamet okurken el bağlanmaz. Üç istigfar, namazların
sonunda okunur. Sabah ve ikindinin farzından selam verip Allahümme
entesselamü... dedikten sonra, öğle, akşam ve yatsıda ise son sünnetten sonra
okunur. Müezzin, cemaatle namaz kılınırken arkada bir yerde durmaz, cemaatle
beraber safa girer. Cemaatten arkada müezzin yeri denilen yerde yalnız başına
durması mekruhtur.
15- Evde, camide veya minarede ezan kıbleye karşı okunur. Hayyealessalah derken
sadece yüzü sağa, hayyealelfelah derken yüzü sola döndürmek
sünnettir. Vücut döndürülmez. Minarede ise dönerek okurken de, göğüs kıbleden
başka yöne döndürülmez.
Ezan okunurken, Resulullah efendimizin ismini işiten, iki elin baş
parmaklarını, gözlerinin üstüne koyarak, (İki gözümün nurusun sen ya
Resulallah) der. Hazret-i Ebu Bekr-i Sıddık, ezan okunurken, Resulullahın
ismini işitince, iki baş parmağının tırnağını öpüp gözlerine sürdü. Peygamber
efendimiz, sebebini sorunca, (Ya Resulallah, senin mübarek isminle
bereketlenmek için) dedi. Peygamber efendimiz, (Güzel yaptın. Böyle
yapan göz ağrısı çekmez) buyurdu.
16- Atalarımız, camileri loş yapmışlardır. Fazla aydınlıkta kılmak,
huşua engel olur. Bu bakımdan camilerde fazla ışık yakmak hem huşua mani olmak,
hem de israf yönünden mahzurludur. Mübarek gecelerde, camide fazla ışık yakmak
ise bid’attir. Kitap okurken, Kur’an-ı kerim çalışırken veya başka bir ihtiyaç
halinde, ihtiyaç miktarı fazla ışık yakmakta mahzur olmaz.
17- Hiç zarar vermese de, camiye küçük çocuk getirmek mekruhtur.
Zarar verir, kirletirse haram olur. Hadis-i şerifte (Camiye çocuk ve
deli koymayın) buyuruluyor. (İbni Mace)
Namaza alıştırmak için yedi yaşından büyük çocukları, zarar vermiyorsa getirmek
iyi olur.
18- Cemaate yetişilemeyecek bile olsa, yine camiye giderken
koşmamalı. Peygamber efendimiz, (Namaza giderken koşmayın!) buyurdu.
Cemaate yetişebilmek için koşmak mekruhtur.
19- Yolda konuşmayacaksa, sabahın sünnetini evde kılmalı. Hadis-i
şerifte buyuruluyor ki:
(Sabahın sünnetini evde kılmak, rızkın bereketine, ev halkı ile iyi geçime
ve imanla ölmeye sebep olur.) [İmad-ül-islam]
20- İmamın, son sünneti, farzı kıldığı yerde kılması mekruhtur.
Cemaatin aynı yerde kılması caizdir. Yer değiştirmek için birini çekip ona
sıkıntı vermemelidir.
21- Camide hikmet, güzel ahlak, nasihat bildiren şiir ve ilahileri
ara sıra okumak günah değildir. Devamlı böyle vakit geçirmek mekruhtur.
22- Camilerde birinci cemaatin imamı mihrapta kıldırmazsa, mekruh
olur. İmamı ve cemaati belli kimseler olan her camide, vakit namazları, imam
mihrapta olarak, cemaat ile kılındıktan sonra, tekrar cemaatler yapılabilir.
Ancak sonraki cemaatler, mihraptan başka yerde kılmalı! (Eğer sonraki cemaatin
imamı mihrapta bulunur, ezan ve ikamet okunmazsa, mekruh olmaz) diyen âlimler
de vardır. İhtiyaten sonraki cemaatler mihrapta kılmamalıdır! Yol
kenarlarındaki belli bir imamı olmayan mescidlerde, ezan ve ikamet okunarak,
mihrapta veya mescidin başka yerinde cemaatler yapılabilir. (Halebi)
23- İmam efendi, namazı uzatıp cemaati rahatsız etmemelidir.
Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:
(İmam olunca namazı hafif kıldırın! Cemaatin içinde, küçük, yaşlı, hasta ve
ihtiyaç sahibi olabilir. Yalnız kılarken uzatabilirsiniz.) [Buhari]
(İmam olan, Allah’tan korksun, imamlık ettiklerinin sorumluluğunu
yüklendiğini bilsin! Eğer imam namazı eksiksiz kıldırırsa, cemaatin sevabı
kadar da imama sevap verilir. Eğer eksik kıldırırsa, günahı yalnız imama
olur.) [Taberani]
24- Yalnız namaz kılan, selam verirken hafaza meleklerine niyet
eder. Cemaatle kılan, meleklerle birlikte sağındaki, solundaki cemaate de niyet
eder.
25- Camiye giren kimse, ikamet okunup farza başlandığını görünce,
hemen imama uymalıdır. Çünkü cemaatle namaz kılınırken sünnet kılmak mekruhtur.
Sabah namazının farzı kılınırken camiye gelen, cemaatten ayrı bir yerde sünneti
kılıp, sonra imama uyar. Eğer sünneti kılınca cemaate yetişemeyeceğini
zannederse, hemen imama uyar. Artık farz kılındıktan sonra da bu sünneti
kılamaz. Çünkü sabah namazının farzı kılındıktan sonra sünnet kılınmaz.
Öğleyin camiye gelen, ikamet okunmuş veya farza durulmuşsa, o da hemen imama
uyar. Farzı kıldıktan sonra kılamadığı ilk sünneti kılar. Sonra da son sünneti
kılar. Yatsı namazının farzı kılınırken camiye gelen kimse ise, öğle namazında
anlatılan gibi hareket eder. (Halebi)
İkindi namazının farzı kılınırken camiye gelen kimse, hemen imama uyar. Farzdan
sonra da artık sünneti kılmaz. Çünkü ikindinin farzından sonra nafile kılmak
mekruhtur. Fakat kaza namazı kılmak caizdir. Akşama kırk dakika kalıncaya kadar
kaza namazı kılınabilir.
Camiye girip, cemaat başlamadan ikindinin sünnetini iki rekat olsun kılma
imkanı varsa, iki kılmalıdır. Peygamber efendimizin, ikindinin sünnetini iki
rekat kıldığı zamanlar da olmuştur. Eshab-ı kiramdan, (Resulullah,
ikindinin farzından önce, iki rekat namaz kılardı) rivayetleri de
vardır.
Camilerde yapılan bazı hatalar
Sual: Camilerde genellikle yapılan hatalar nelerdir?
CEVAP
Abdest alırken ayaklar üç kere yıkanmıyor, üç kere hilallenmiyor, kaplama mesh
sünneti yapılmıyor. Gerek ayakları üç defa yıkama sünnetine ve gerekse kaplama
mesh sünnetine riayet etmelidir. Hadis-i şerifte (Unutulmuş, terkedilmiş
bir sünnetimi ortaya çıkarana, yüz şehit sevabı vardır) buyuruldu.
(Hakim)
Abdest alıp ıslak ayakla camiye girilmemeli. Çıplak ayakla, kolları kısa ve
başı açık namaz kılmak mekruhtur.
Kameti yürüyerek yapanlar, kamet getirirken ellerini bağlayanlar oluyor. Böyle
yapmak mekruhtur.
Evinde ezan okurken de elleri kulaklara koymalı, ezan okurken göğsünü kıbleden
çevirmemelidir.
Camilerde kimisi ayakları çok açıyor, kimisi de hiç açmıyor. Hanefi’de
ayakların dört parmak kadar açılması sünnettir. Şafii’de bir karış kadar
açılır.
Tekbir alırken avuç içleri yüze karşı tutanlar oluyor ve parmaklarını
bitiştirenler çıkıyor. Tekbir alırken avuç içleri kıbleye karşı getirmek ve
parmakları kendi haliyle açık bırakmak gerekir.
Secdeden kıyama kalktıktan sonra ayaklarını dört parmak kadar açanlar oluyor.
Secdeden kalkmadan önce açmak gerekir.
Tehiyatta otururken dizler tutulmaz, parmaklar diz hizasında olur.
Tehiyatta parmaklar kendi halinde açık kalır.
Hanefi’de tehiyatta iken parmak kaldırmak sünnet, mekruh, haram diyen âlimler
vardır. Parmak kaldırılmamalı. Şafii’de parmak kaldırmak sünnettir.
İki kişi cemaatle namaz kılarken biri yarım metre kadar geride duruyor. Aynı
hizada durmak gerekir. Sadece imamdan öne geçme ihtimaline karşı, imamdan bir
topuk kadar geri durmak iyi olur.
Sünnetle farz veya farz ile sünnet arasında konuşanlar çok oluyor. (Kamet
getir, pencereyi kapa, saftaki, boşluğu doldur, buyurun siz geçin) gibi sözler
söyleniyor. Hatta bir yerden gelmiş arkadaşına hoş geldin diyorlar. Camide
sünneti kılıp, farzı beklerken, dışarıdan gelenin selamını almak, sünnet ile
farz arasında bir şey okumak, konuşmak ve dua okumak, zikir çekmek sünnetin
sevabını yok eder. Bazı âlimlere göre sünneti yeniden kılmak gerekir. Vakit az
ise, tefekkür veya kalben zikretmeli, vakit fazla ise, kaza borcu var ise, kaza
namazı kılmalıdır.
Secdede parmakları kapalı tutmalı, dirsekleri yere koymamalı, iki yana da
çıkarıp sağ ve solundakileri rahatsız etmemelidir. İmam selam verince cemaat
hemen ayağa kalkıyor. Kalkmadan önce, otururken Allahümme entesselâm ve
minkesselâm tebârekte yâ zelcelâli velikrâm demeli. Öğle, akşam ve
yatsıda, sünnetler kılınıp namaz bitince, ikindi ve sabah namazının farzını
kılınca, Allahümme entesselam... dedikten sonra, üç kere istigfar
söylenmiyor. Bazıları da Allahümme entesselamdan önce söylüyorlar. Bu da
yanlıştır.
Küçük mescidlerde, namaz kılanlar varken, yüksek sesle Kur’an okuyanlar oluyor.
Onların şaşırmasına sebep olmamalı. İmam Kur’an okurken namaz kılmak, hele
sünnet veya nafile kılmak çok yanlıştır. Ömür boyu kılınacak sünnet ve
nafileler, Kur’an-ı kerimi dinleme farzının sevabına erişemez.
Camide kıbleye ayak uzatanlar, biçimsiz şekilde oturup tesbih çekenler oluyor.
Özürsüz böyle yapmak uygun değildir. İmam namaza başlayacağı zaman sünnete
başlamamalı. Başlanmışsa, iki rekat kılıp selam vererek imama uymalıdır.
Tefekkür eder
Sabahın sünnetini evinde kılıp, camiye gelen kimse, konuşmaz, sesli olarak bir
şey okumaz. Dudağını kıpırdatmadan kalbinden kelime-i tevhid okuyabilir veya
tefekkür eder. Eğer kazaya kalmış namazı varsa, kaza kılar. Kur’an-ı kerim
okunuyorsa dinler.
Sabah namazının farzı ile sünneti arasında okunması bildirilen dualar vardır.
Bu duaları sabah namazının sünnetinden önce veya farzdan sonra okumalıdır.
Çünkü, İbni Âbidin hazretleri buyuruyor ki:
Sünnetten sonra yalnız, (Allahümme entesselam...... ikram) denir.
Fazla bir şey okunursa, sünnet namazı, sünnet olan yerinde kılınmamış olur.
Bazı âlimler, “Sünnet sakıt olur, tekrar kılınması lazım olur” buyurdu. Farzdan
sonra olan sünneti (Allahümme entesselam....) dedikten sonra,
daha fazla geciktirmek mekruh olur. Resulullah efendimiz, farzdan sonra, (Allahümme
entesselam...) diyecek kadar oturup, hemen son sünnete başlardı.
Hadis-i şeriflerde, namazlardan sonra okunmaları bildirilen “Evrâd” son
sünnetlerden sonra okunur. Çünkü sünnet namazlar, farzların devamıdır. Son
sünnetlerden sonra okumaya, farzdan sonra okumak denilir. (Resulullah farz
namazdan sonra Tesbih, Tahmid, Tekbir ve Tehlil okurdu) demek, (Son
sünnetlerden sonra okurdu) demektir. (Redd-ül Muhtar)
Bunlar, Hanefi mezhebine göredir. Şafii mezhebinde durum farklıdır. Herkes
kendi mezhebine göre amel etmelidir. Mesela bir Hanefi, “Şafiiler imam
arkasında Fatiha okuyor” diye Fatiha okursa, tahrimen mekruh işlemiş olur.
Namazı iade etmesi vacip olur.
Camide ilahi okumak
Sual: Büyük camide birkaç imam var. İmamlar sıra ile namaz kıldırıyor.
İmamın biri, kendi sırası gelince, namazdan sonra ilahi ve şiir okuyor. Hep
aynı ilahiyi okuyor. Böyle ilahi okuması bid’at midir?
CEVAP
Mümini kötülemek, şehevi aşk, ahlaksızlık gibi haram şeyler bulunan şiiri
okumak tahrimen mekruhtur. Vaaz, nasihat, hikmet, Allahü teâlânın nimetleri
bulunan, müminleri öven şiirleri yani ilahi ve mevlidi teganni etmeden okumak
sevap ve tarihi şiirleri ara sıra okumak mubah ise de, şiirle meşgul olmak
makbul değildir. Camilerde ilahi ve mevlidleri [namaz kılanlara mani olmamak
şartı ile], ara sıra okumak caizdir. Her zaman okuyup, âdet haline getirmek
caiz değildir. (Redd-ül Muhtar)
İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
İlahi, kaside ve Kur'an-ı kerimi teganni ile okumak ve dinlemek, bizim
yolumuzda yasaktır. (1/266 ve 3/7)
Şiir, vezinli söze denir. Nağme bulunmayan güzel sesi dinlemek mubahtır.
Sıkıntı gidermek için, nağme ile, kendi kendine okumak caiz diyenler vardır.
Fakat, başkalarını eğlendirmek veya para kazanmak için okumak haramdır. (Ahlak-ı
alai)
Görüldüğü gibi, imamın ilahiyi âdet haline getirmesi uygun olmaz.
Camide koku sürmek
Sual: Bizim mahallenin muhtarı camide bazen yanındakilere esans sürer.
Emekli bir hoca, "Bana verme bu bid'at" diyerek camide huzursuzluğa
sebep oldu. Camide koku sürmek bid'at midir?
CEVAP
Günah olan bid'at dinde değişiklik yapmak demektir. Esans sürmekle dinde
değişiklik yapılmıyor. Camide koku sürmek belki dikkati çeker, rahatsız olan
olabilir, istemeyene de koku sürmüş olunabilir. Ama bid'at demek uygun olmaz.
Koku sürünmek sünnettir. Güzel kokuyu reddetmek sünnete aykırıdır. Tirmizi’nin
bildirdiği hadis-i şerifte, Resulullah (Güzel kokuyu reddetmezdi) buyuruluyor.
Koku hakkında bildirilen hadis-i şeriflerden bazıları şöyledir:
(Şu üç ikram geri çevrilmez: güzel koku, süt ve minder veya yastık.) [Tirmizi]
(Güzel bir koku ikram edilen, onu sürünsün ve reddetmesin.)[Taberani,
Hakim]
(Verilen reyhanı reddetmeyin. Reyhan Cennet kokusudur.)[Tirmizi]
(Şu üç şey her Müslümana vaciptir: Cuma günü yıkanmak, misvak kullanmak ve
güzel koku sürünmek.) [Buhari, İ.Ahmed] [Buradaki vacib, bilinen vacib
değildir, lüzumlu anlamındadır.)
(Güzel koku sıkıntıyı giderir.) [Ebu Nuaym]
(Güzel kokuyu severim.) [Nesai]
(Dört şey Peygamberlerin sünnetidir: Haya, güzel koku, misvak ve evlenmek.) [Tirmizi]
(Koku sürünürken Besmele çekmeyen şeytanları sevindirmiş olur.) [İ.Sünni]
(Rahmet melekleri kadınlara mahsus koku sürünen erkeğe yaklaşmaz.) [Taberani]
(Bir kadın, cezbedici koku sürer ve erkekler de ona bakarsa, evine gelinceye
kadar Allahü teâlânın gazabında olur.) [Taberani]
Kadınların güzel kokuyu eşlerine karşı evinde sürünmesi gerekir.
Sünnetleri camide kılmak
Sual: Camilerde sünnet namaz kılmak bid'at mi?
CEVAP
Camide sünnet ve nafile kılmak bid'at değildir. Farzdan sonra son sünnet yoksa,
farzı kılınca veya son sünneti kılınca, imamın, sağa, sola veya cemaate dönmesi
müstehaptır. İşlerini görmesi için hemen gitmesi de caizdir. Âyet-el-kürsi ve
tesbihleri okumaları ve ellerini kaldırarak dua etmeleri müstehaptır. (Merakıl-felah)
Dare Kutni’nin bildirdiği hadis-i şerifte, (Peygamber efendimiz, farz
namazdan sonra, sünneti farz kıldığı yerde kılmazdı) buyuruldu. Bu
husustaki hadis-i şeriflerden birkaçı şöyle:
(Farz namazı kıldıktan sonra nafile [sünnet] kılmak
isteyen, biraz ileri veya geri çekilsin! Yahut biraz sağa sola gitsin!) [Abdürrezzak]
(Namazını mescitte kılan, evi için de bir nasip ayırsın! Çünkü Allahü teâlâ,
onun evinde kıldığı namaza da sevap verir.) [Müslim]
(Mescide girince, oturmadan önce iki rekat namaz kılın! Sonra ister oturun,
ister işinize gidin!) [Ebu Davud]
(İkamet okunduktan sonra farzdan başka namaz kılmayın!) Orada
bulunanlar, (Ya Resulallah, sabah namazının iki rekat sünnetini de mi
kılmayalım?) diye sual edince buyurdu ki:
(Evet sabahın iki rekat sünnetini de kılmayın!) [Beyheki]
Sual: İkamet okunurken camiye girince oturmak gerekir mi?
CEVAP
İkamet okunurken camiye giren, imam ayağa kalkmamışsa, oturur. İmam otururken
ayakta beklemek mekruh olur. İmam ayakta ise ayakta durmanın mahzuru
olmaz. (Nimet-i İslam)
Sual: Birçok camilerin giriş yerlerine sandalyeler konmuş.
Sandalyede namaz kılanlar oluyor. Sebebini sorunca da, dini bir gerekçe
gösteremeyip, (Dinimizde kolaylık olduğu, güçlük olmadığı için sandalyede namaz
kılıyoruz) diyorlar. Doğru mu?
CEVAP
Doğru değildir. Dinde güçlük yok demek, (Size güç gelen ibadetleri yapmayın
veya bu ibadetleri istediğiniz gibi değiştirin) demek değildir. Dinimizin izin
verdiği ruhsatlardan istifade edin demektir.
Ayağını yıkamak zor gelen kimse, çıplak ayağına veya naylon çoraba mesh edemez.
Ojenin üstünü veya kaplanmış dişini mesh edemez. Fıkıh kitapları, hastanın
nasıl namaz kılacağını en ince teferruatına kadar bildirmiştir. Gerek Peygamber
efendimiz ve gerekse ulema, sandalyede namaz kılmaya izin vermemiştir. Kendi
kafasına göre, dini değiştirenler büyük vebal altındadır.
Sual: Camide her namazdan sonra müsafeha etmek sünnet mi?
CEVAP
Muteber eserlerde, âdet etmeden namazlardan sonra camide ara sıra müsafeha etmenin
caiz olduğu bildiriliyor. İbni Âbidin hazretleri buyuruyor ki:
Camide her namazdan sonra müsafeha etmek bid'attir. Şiilerin âdetidir. (Redd-ül
Muhtar)
Sual: Camide sünneti kılıp, farzı beklerken, dışarıdan gelenin
selamını almak, sünnet ile farz arasında bir şey okumak, konuşmak ve nafile
namaz kılmak gibi sünnetin sevabını yok eder mi?
CEVAP
Evet. Vakit az ise, tefekkür veya kalben zikretmeli, vakit fazla ise, kaza
namazı kılmalıdır!
Sual: Camiye gidene kesin olarak Müslüman denebilir mi?
CEVAP
Beş vakit namaza cemaatle devam eden kimse Müslümandır. Dünyevi bir menfaat
için beş vaktin hepsine devam etmek çok zordur. Bilhassa yatsı ve sabah
namazlarını cemaatle kılmak münafıklara ağır gelir. Hadis-i şerifte buyuruldu
ki:
(Mescide devam edenin imanlı olduğuna şahitlik edin! Çünkü Allahü
teâlâ “Allah’ın mescidlerini ancak Allah’a ve ahirete inanan imar
eder” buyurdu.) [İbni Mace]
Demek ki, mescidlerin imarının içinde, mescide [camiye] devam etmek de vardır.
Sual: Müezzinin, arkada tek başına imama uyması mekruh mu?
CEVAP
Evet.
Sual: Kıble yönündeki büyük harfli yazılara karşı namaz mekruh mu?
CEVAP
Mekruh olmaz.
Sual: Öğleyin camiye girince, vaktin sünnetine, ilk kazaya kalmış
öğlenin farzına, tehıyyet-ül-mescide de, bir de sübha namazına niyet etmek caiz
mi?
CEVAP
Evet, her niyet için ayrı sevap verilir.
Sual: Camide arka saftaki bir yaşlıya yer vermek caiz mi?
CEVAP
Evet.
Sual: Unutulan şeyi almak için, camiye abdestsiz girmek caiz mi?
CEVAP
Girip hemen çıkmalı.
Sual: Mescide girince okunması gereken bir şey var mı?
CEVAP
Besmele ile girmeli ve itikâfa niyet etmeli.
Sual: Camiye girip oturduktan sonra, tehıyyet-ül-mescid kılınır mı?
CEVAP
Kılınır.
Sual: Camide, Kur'an-ı kerim okunan tarafa dönmek efdal midir?
CEVAP
Evet. Kâbe’ye karşı dönmek de caizdir.
Sual: Sabahın sünnetini evde kılıp camide, kaza namazı kılmak caiz
mi?
CEVAP
Kazası varsa caizdir.
Sual: Camide imam Kuran-ı kerim okuduktan sonra el-fatiha deyince
fatiha okumak şart mı?
CEVAP
İmam el-fatiha deyince Fatiha okumak gerekmez. Okunmasında da mahzur yoktur.
Sual: Bulunduğumuz mahalleye bir mescit yapıyoruz. Fakat arsanın
durumuna göre helasını kıble tarafına yapmak gerekiyor. Bir mahzuru var mıdır?
CEVAP
Mescidin kıble tarafına hela yapmak mekruhtur. Ancak, mescidle hela arasında
cami duvarına bitişik olmayan bir duvar varsa mekruh olmaz. (Hindiyye)
Sual: Turistlerin camiye gusülsüz girmeleri günah değil midir?
CEVAP
İmansız turistler, Rabbimizin emir ve yasaklarına muhatap değildir. İmansızlık,
bütün günahlardan büyüktür. Sevap günah müslümanlar içindir.
Sual: Bir mescidin, bir caminin üstü de semaya kadar mescit
hükmünde olduğuna göre, mescidlerin üstüne bina yapmak caiz olur mu?
CEVAP
Yapılmış bir caminin, bir mescidin üstüne bina yapmak caiz değildir. Nitekim
ceddimizin yaptığı camilerin üstünde bina yoktur.
Mescit yapılırken, üstüne imam lojmanı gibi bina yapılmasının caiz olduğu Redd-ül
Muhtar'da yazılı ise de, caiz olan bir şeyi zaruret bulunmadıkça yapmamak
iyi olur.
Sual: İşyerimizin mescidinde imamlık yapıyorum. Cemaatin sıcaktan
rahatsız olmaması için mescide klima koyduk. Klima ile cemaat oynayınca, arıza
olabiliyor. (Görevlilerden başkası klimaya dokunmasın) diye bir yazı yazdık.
Cemaatten biri, (Mescide Latin harfiyle yazı yazılmaz) diyerek yazıları söküp
atıyor. Orada bulunan takvimi de alıyor. Bu şahsın yaptığı uygun mudur?
CEVAP
Yazdığınız yazıda mahzur yoktur. Faraza günah olsa bile, idarecilerden
başkasının buna müdahale etmeye hakkı yoktur. Herkes, her suçu kendi eliyle
düzeltmeye kalkarsa, anarşi çıkar. Hiç kimse, başkalarının işine
karışmamalıdır! Camide yanlış bir iş yapılıyorsa, oranın idarecisi kimse, ona
bildirilir.
Sual: Beytullah ne demektir?
CEVAP
Kâbe’ye de, camiye de "Beytullah" denir. Allah’ın
evi demektir. Allah’ın evinden maksat, Allahü teâlâya ibadet edilen yer
demektir. Her fırsatta camiye gitmeye çalışmalıdır. Hadis-i şeriflerde
buyuruldu ki:
(Camiler Allah’ın evidir.) [Hakim]
(Allahü teâlânın en çok sevdiği yer, camilerdir.) [Hakim]
(Camiye gelen Allah’ın misafiri olur. Allahü teâlâ da, misafirine elbette
ikram eder.) [Taberani]
Süslü camiler
Sual: Camileri süslemek günah mıdır?
CEVAP
Camilerin kıbleden başka duvarını süslemek caiz ise de, bu parayı fakirlere
vermek daha iyidir. Kıble duvarını kıymetli şeylerle, renklerle süslemek
mekruhtur. Yan duvarların fazla süslü olması da mekruhtur. Hadis-i şeriflerde
buyuruldu ki:
(İnsanlar camilerin süsüyle övünmedikçe kıyamet kopmaz.) [İbni
Mace]
(Bir zaman gelir ki Kur'anın merasimi ve Müslümanlığın da ismi kalır.
Müslüman denilen kimseler Müslümanlıktan çok uzak olur. Camileri süslü, hidayet
bakımından ise viran olur.) [Deylemi]
İmam-ı Gazali hazretleri buyuruyor ki:
(Namazda huşu esastır. Buna mani olan her şeyden kaçınmalıdır.
Mescidlerdeki nakış ve işlemeler, namaz kılanın gözüne dokunur, onu meşgul
eder, huşuya mani olursa, namazın sevabı azalır. Bunun vebali o süsleri
yaptıranlaradır.
Arkadaşları İsa aleyhisselama dediler ki:
- Şu mabed, ne kadar da güzel bir sanat eseridir, ne güzel tezyinatlı bir
şekilde yapılmış.
İsa aleyhisselam buyurdu ki:
- Allahü teâlâ, bu mabedde taş üstüne taş koymaz, hepsini harap eder. Sizin
hayran olduğunuz süslere Allahü teâlâ kıymet vermez.
Resul-i ekrem efendimiz, Medine mescidini inşa ederken,
Cebrail aleyhisselam gelip, (Nakışsız olarak yapın!) dedi.)
[İhya]
Mescid-i dırar nedir?
Peygamber efendimiz zamanında münafıkların, fitne ve fesat yuvası ve silah
deposu olarak kullandıkları ve Kubâ denilen yerde yaptırdıkları bir mescittir.
Zındığın biri, (Allah camilerin yıkılmasını emrediyor, Peygamber de yıktırdı.
Bugünkü camiler, mescidler geleneğe dayanan bir bid’attir) diyor. Bu çok
cahilce bir iddiadır.
Peygamber efendimizin Medine’ye hicretinden sonra, birçok kimsenin Müslüman
olması, münafıkları iyice endişelendirmişti. Münafıkların başı olan Abdullah
bin Ubey bin Selûl’ün dayısının oğlu olan Ebû Âmir, papazlığa
özenir ve papaz elbisesi giyerdi. Peygamber efendimizi kıskanarak, kendisine
uyanlarla birlikte Mekke’ye gitti ve müşriklere katıldı. Bedir, Uhud ve Hendek muharebelerinde
Müslümanlara karşı savaştı. Mekke’nin fethinden sonra Şam’a kaçtı. Oradan
Medine ve Kubâ’daki münafıklara haber gönderip, kendisine Kubâ’da bir mabet
yapmalarını ve burasını silah deposu olarak kullanmalarını istedi. Kendisinin
de Bizans ordusuyla yardıma geleceğini bildirdi.
Münafıklar da Peygamber efendimizin hicreti esnasında Medine’ye gelirken
Kubâ’da inşa ettirdikleri Kubâ Mescidi karşısında gösterişli
bir mescit yaptırdılar. Buna mescid-i dırar denmiştir.
Münafıklar, Müslümanları bölerek birbirine düşürmek istiyorlardı. Hatta Bizans
askerleri Medine’ye gelince, mescide depo ettikleri silahlarla onlara yardım
edeceklerdi. Peygamber efendimizin orada namaz kılmasını sağlamakla da, Mescid-i
Dırâr’ın mukaddes bir yer olduğu intibaı hasıl olacaktı. Böylece
Müslümanlar da namaz kılmaya koşacak ve münafıkların oyununa geleceklerdi.
Dırar Mescidinin kurucularından beş münafık gelerek; “Yâ Resulallah,
kış gecesinde ve yağmurlu zamanlarda hasta ve hacet sahibi olanların namaz kılmaları
için bir mescit yaptık. Sel geldiği zaman vadi, Kubâ Mescidi cemaatı ile
aramıza engel oluyor. Namazımızı kendi mescidimizde, sel çekilip gidince de
onlarla birlikte kılacağız. Mescidimizde bize namaz kıldırmanı arzu ediyoruz” dediler.
Peygamber efendimiz de; “Ben, şimdi sefere çıkıyorum. Seferden dönersek ve
Allahü teâlâ da dilerse, orada size namaz kıldırırız” buyurdu.
Peygamber efendimiz, Tebük’ten dönüp Medine’ye
gelirken, Zi-Evândenilen yerde konakladı. Bu sırada Dırar Mescidini
kuran münafıklar, gelip Peygamberimizi Dırar mescidine götürmek istediler.
Allahü teâlâ, Tevbe suresi 107-110. âyet-i kerimelerini
indirerek oraya gitmemesini bildirdi. Âyet-i kerimelerin kısaca meali şöyledir:
(Müminlerin arasına ayrılık sokmak ve daha önce Allah ve Resûlüne karşı
savaşmış olan adamı beklemek için bir mescit kuranlar, “Bununla iyilikten başka
bir şey istemedik, diye yemin edecek olanlar da vardır. Halbuki Allah onların
kesinlikle yalancı olduklarına şahitlik eder. Onun içinde asla namaz kılma! İlk
günden takva üzerine kurulan mescit (Kubâ Mescidi) içinde namaz kılman elbette
doğru olanıdır.)
Peygamber efendimiz bu âyetler indikten sonra, Mâlik bin Duhşümile Âsım
bin Adiy’e, “Şu halkı zalim olan mescide gidiniz. Onu yıkınız, yakınız” buyurdu.
Onlar da gidip, binayı ateşe verdiler.
İlk camiler ve Allah’ın evleri
Yeryüzünde yapılan ilk ibadet yeri, Mekke şehrinde bulunan Kâbe’dir.
Buraya "Mescid-i Haram" da denir. Allahü teâlânın "Benim
evim"buyurduğu Kâbe’ye "Beytullah = Allah’ın
evi" denir. Bunun gibi, camilere de "Beytullah" denir. Böyle
söylemek, camilerin çok şerefli olduğunu bildirmek içindir.
Kâbe, Hazret-i Âdem tarafından yapılmıştı. Nuh aleyhisselam tufanında
yıkıldı.
Bugünkü Kâbe’yi İbrahim aleyhisselam ile oğlu Hazret-i İsmail yapmıştır.
Müslümanların önemli mabedi olan "Mescid-i Aksâ"; Hazret-i
Süleyman zamanında, M.Ö. 965-926 yıllarında onun tarafından Finikeli mimarlara
yaptırılmıştır. Fakat Kudüs’ü zapteden Buhtunnasar tarafından
yaktırıldı. Binanın arsası Kudüs Müslümanlarının eline geçince, "Mescid-i
Aksâ" denilen cami tekrar yapıldı.
Müslümanlar için değeri çok yüksek olan camilerden biri de, Medine’deki "Mescid-i
Nebi"dir. Medine’nin en büyük camisidir. Resulullah efendimiz,
Medine’ye hicret ettiği zaman, devesinin ilk çöktüğü yerde inşa edilmiştir.
Peygamber efendimiz, Hazret-i Ebu Bekir’den ödünç aldığı 10 altın ile bu mescit
tamam oldu. Medine’de iken, Peygamberimiz vefat edinceye kadar, bütün
namazlarını hep bu camide cemaatle kıldı.
Peygamber efendimiz, Medine’ye hicret ederken, önce Kubâ köyüne
uğradı. Burada Kubâ Mescidi denilen camiyi yaptırdı.
İlk Cuma namazının kılındığı cami, Ranuna Vâdisindeki "Mescid-i Cuma"dır.
Mescid-i Fadih, Mescid-i beni Kureyzâ, Mescid-i Ümm-i İbrâhim, Mescid-i Beni
Zafer, Mescid-ül-İcâbe, Mescid-ül-Fetih, Mescid-ül-Kıbleteyn, Mescid-i Zühâbe,
Mescid-i Cebel-i Ayniyye, Mescid-ül-Baki ilk camilerden bazılarıdır.
Mescid-i Dırâr, Kubâ köyünde bulunan münafıkların ileri gelenleri tarafından, kötü
maksatla yaptırılan toplantı yeridir. Resulullah efendimiz bunu yıktırmıştır.
Camiler Allah’ın evleridir. Allahü teâlâ; cami yapmayı, tamir etmeyi
emretmektedir. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Kâfirliklerini itiraf eden müşriklerin, Allah'ın mescidlerini imar etme
yetkileri yoktur. Allah’ın mescidlerini sadece, Allah’a ve ahiret
gününe inanan, namaz kılan, zekat veren ve ancak Allah’tan korkanlar imar
eder.) [Tevbe 17-18]
(Allah'ın mescidlerinde, Allah'ın adının anılmasına engel olan ve onların
harap olmasına çalışandan daha zalim kim vardır?)[Bekara 114]
(Her mescide güzel elbiselerinizi giyinerek gidin.) [Araf 31]
(Mescidler elbette Allah’ındır.) [Cin 18]
Hadis-i şeriflerde de buyuruldu ki:
(Mümin öldükten sonra, 7 amelinin sevabı kabrinde de kendisine yazılır.
Bunlardan biri de cami yaptırmaktır.) [Ebu Davud)
(Allah rızası için bir cami yapana, Allahü teâlâ da Cennette bir ev
yapar.) [Buhari]