Farzlar ve haramlar için "fürûât" denilebilir mi?
01/10/2019 Salı Köşe yazarı R.A
Bir kimse, örtülmesi emredilen yerleri açıyorsa, hiç olmazsa, oraları
örtmenin farz olduğunu kabul etmelidir ki, dinden-îmândan çıkmasın.
Mukaddes dînimiz İslâmiyetteki itikâd bilgilerine “Usûl”;
ahkâm-ı İslâmiyye, yani fıkıh bilgilerine de “Furû’” denilir.
Açıkça bildirilen farzlara ve harâmlara inanmak, meselâ içki, kumar ve
domuz eti gibi şeylerin harâm olduğuna; beş vakit namaz, oruç, zekât gibi
ibâdetlerin ve tesettürün farz olduğuna inanmak usûldendir, fürûât
değildir. Bunlardan farz olanların farziyyetini ve harâm olanların da
harâmlığını inkâr etmek, küfür olur.
Dînimizin bir hükmünü, herkes, Kur'ân-ı kerîme bakıp anlayamaz. Kur'ân-ı
kerîm, hadîs-i şerîflerle açıklanmıştır. Hadîs-i şerîfleri de anlamak büyük bir
ilim işidir. Bunları da İslam âlimleri açıklamışlardır...
Şimdi gelelim “tesettür teferruât mıdır?” konusuna:
Tesettür, dînin temel hükümlerindendir; hem Allahü teâlâ, Kur’ân-ı kerimde
âyet-i kerîmelerle emretmiş, hem de Peygamber Efendimiz hadîs-i şerîfleriyle
onları açıklamıştır.
Tesettür için, “furûâttır veya teferruâttır” yani “dînin
temel hükümlerinden değildir” diyerek, bunun farziyyetini, farz
oluşunu inkâr eden, tesettürün farz olduğunu kabul etmeyen kişinin,
İslâmiyetle, Müslümânlıkla alâkası kalmaz, dînden çıkar, kâfir olur.
Bir kimse, örtülmesi emredilen yerleri açıyorsa, hiç olmazsa, oraları
örtmenin farz olduğunu kabul etmelidir ki, dinden-îmândan çıkmasın.
“Teferruât” diyerek saçları açmak harâmdır; hele kapanmaya önem vermeyenin îmânı
gider. Bir kadın açık gezse, kâfir olmaz. Fakat kapanmanın lüzumsuz olduğunu
söylerse, kâfir olur. Günâh ile küfür farklı şeylerdir; bunları birbirinden iyi
ayırmak lâzımdır.
Tesettürün, İslâm dîninin bir emri olduğunu, yani Allahü teâlânın bunu
emrettiğini, Peygamber Efendimizin de doğru bir şekilde bize bildirdiğini inkâr
eden bir erkek "mürted", kadın da, "mürtedde" olur,
yani dînden çıkar, İslâmiyetle alâkası kalmaz.
Ama tesettürün farz olduğuna inandığı hâlde, tembellikle, gevşeklikle,
çevreden utanması gibi bazı sebeplerle tesettüre riâyet etmeyen, örtünmeyen
dînden çıkmaz, günâhkâr bir Müslümân olur...
Dînimizin emirleri tedrîcî olarak gelmiştir. Meselâ Mirâc’dan önce, yalnız
sabâh ve ikindi namazları vardı. Beş vakit namaz, mîlâdî 621 yılında ve
hicretten bir yıl önce İsrâ ve Mirâc gecesinde farz oldu. Bilindiği gibi Hicret,
622’de oldu. Bazı ibâdetler, hicretten sonra emredildi. Meselâ ramazân
orucu, 624’te farz oldu. Zekât da 624’te ramazân ayında
farz kılındı. Hac ise, 631’de farz oldu... 625 ve 627
yıllarında da, kadınlara örtünme emirleri gelmiştir.
Allahü teâlâ, Kur’ân-ı kerimde, Nûr sûresinin 31. ve Ahzâb sûresinin de 59.
âyet-i kerîmelerinde tesettürü emir buyurmuştur.