Allahü teâlâ tevazu edenleri sever...
02/10/2022 Pazar Köşe yazarı V.T
Tevazu sahibi
olabilmek için, dünyaya nereden geldiğini, nereye gideceğini bilmek lâzımdır.
Ebû Muhammed Ayderûsî
hazretleri evliyânın büyüklerindendir. Seyyid olup 1538 (H.945) senesi Yemen'de
Terîm şehrinde doğdu. Âlim olan babasının derslerinde yetişti. Ondan birçok
ilimleri tahsîl etti. Sonra oradaki zamânın din büyükleriyle görüşüp istifâde etti.
İcâzet aldı ve çok talebe yetiştirdi. 1610 (H.1019) senesi Terîm'de vefât etti.
Bir sohbetinde şunları anlattı:
Tevazu sahibi
olabilmek için, dünyaya nereden geldiğini, nereye gideceğini bilmek lâzımdır.
Hiç yok idi. Önce bir şey yapamayan, hareket edemeyen bebek oldu. Şimdi de, her
an hasta olmak, ölmek korkusundadır. Nihâyet ölecek, leş olacak, böceklere yem
olacak, kabir azâbı çekecek, sonra diriltilip kıyâmet sıkıntılarını çekecektir.
Cehennemde sonsuz yanmak korkusu içinde yaşayan kimseye tekebbür mü yakışır,
tevazu mu? İnsanların yaratıcısı, yetiştiricisi, her an tehlikelerden
koruyucusu olan ve kıyâmette hesaba çekecek, sonsuz azap yapacak olan, sonsuz
kuvvet, kudret sahibi, benzeri, ortağı olmayan tek hâkim ve kâdir olan Allahü
teâlâ, (Tekebbür edenleri sevmem, tevazu edenleri severim) buyuruyor.
Âciz, elinden hiçbir şey gelmeyen zavallı insana bunlardan hangisini yapmak
yakışır?
Aklı başında olan,
kendini ve Rabbini tanıyan kimse, hiç tekebbür edebilir mi? İnsan, aşağılığını,
âcizliğini, Rabbine karşı her an izhâr etmek mecbûriyetindedir. Bunun için, her
an, her yerde aczini göstermesi, tevazu üzere bulunması lâzımdır.
Ebû Süleymân Dârânî
diyor ki: "Bütün insanlar, beni olduğumdan daha aşağılamak, hakâret
etmek isteseler, bunu yapamazlar. Çünkü, herkesin, hakâret derecelerinin en
aşağısı olarak düşünebileceklerinden daha aşağı olduğumu biliyorum."
İnsan, kendini herkesten, hattâ İblîsten, Fir'avndan daha aşağı düşünebilir mi? Çünkü, bu ikisi ve bunlar gibi İslâm ve insanlık düşmanı olan zâlimler, kâfirlerin en kötüleridir. Tanrılık davâsı eden, dilediğini yapmaları için milyonlarca insanı öldüren ve işkence altında inletenlerin, kâfirlerin en aşağısı oldukları muhakkaktır. Allahü teâlâ, bunlara gazap etmiş, küfrün en kötüsüne düşürmüştür. Bana ise, merhamet etmiş, îman ve hidâyet ihsân etmiştir. Dileseydi, bunun aksini yapardı. Elhamdülillah, yapmadı. Bununla berâber, bu yaşa gelinceye kadar, çok günah işledim. Kimsenin yapmadığı kötülükleri yaptım. Son nefesimin nasıl olacağını da bilmiyorum, diyerek tevazu yapması lâzım geldiğini, kendi kendine anlatmalıdır.