Niyetin dinimizdeki önemi...
04/11/2021 Perşembe Köşe yazarı S.A
M. Said Arvas Hocadan
Hatıralar...
Hadis-i kudside buyuruldu ki: "Allahü teâlâ sizin suretlerinize, mallarınıza bakmaz. Kalblerinize ve amellerinize bakar."
Şunu hiçbir zaman
unutmayalım ki, Allahü teâlâ insanın elbisesine, giyimine, malına, rütbesine
bakarak sevap vermez. Bunları ne düşünce ile ve ne niyetle yaptığına
bakar. Hadis-i kudside;
"Allahü teâlâ
sizin suretlerinize, mallarınıza bakmaz. Kalblerinize ve amellerinize bakar" buyuruldu.
O hâlde, her mü'mine
önce lâzım olan şey imandır. Daha sonra farzları, haramları öğrenmektir. Haram
olan bir şeyi, meselâ içkiyi, din yasak ettiği için değil de midesine dokunduğu
için içmese sevâp alamaz. Haramdan ancak Allahü teâlâdan korkarak, o yasak
ettiği için sakınan sevap kazanır.
Bazı kimseler, harama
helâle dikkat etmiyor. Dikkat etmedikleri gibi, bir de; "Sen kalbime
bak, kalbim temizdir. Allah kalbe bakar..." diyorlar. Bu sözün dinde yeri
yoktur. Bir kişinin kalbinin doğru ve temiz olduğuna alâmet, dinin emir ve
yasaklarına uymasıdır. Böyle söyleyenlerin maksadı, Müslümanları aldatmaktır.
Düzgün niyet
edilmedikçe, hiçbir farz kabul olmaz. Bunları yapabilmek için de ilim
lâzımdır...
İslamiyete uymayan
şeylerin hiçbirini Hak teâlâ sevmez. Sevmediği şeye de sevap verilmez. Bunun
için Müslüman ne yaptığını bilerek şuurlu bir şekilde yapmalıdır. Ahirette
bütün yaptıklarından hesap vereceğini ve niçin yaptığının sorulacağını
unutmamalıdır.
İbadetler, Allahü
teâlâ emrettiği için yapılmalıdır. Yapılan ibadetlerde kulların dünyaları ve
ahiretleri için nice faydalar olsa bile bunun için yapılmamalıdır.
Meselâ, namaz kılan
bir adam, bunu farz olduğu için değil de spor olduğunu düşünür ve onun için
yaparsa ibâdet etmiş olmaz. Spor yapmış olur.
Oruç tutan da, yalnız
midesini dinlendirmeyi düşünür ve o niyetle tutarsa orucu makbul olmaz.
Savaşta canını
tehlikeye koyan bir Müslüman da, Allahın dinini kuvvetlendirmek, İslâmiyeti
yeryüzüne yaymak için değil de, şan ve şeref, mal ve rütbe için dövüşürse,
ibâdet yapmış olmaz. Cihâd sevâbı kazanmaz. Ölürse şehid olmaz...
İbâdetlerde niyetin
büyük önemi vardır. Yapılan her işin İslâmiyete uygun olup olmadığı, niyet ile
anlaşılır.
Tasavvuf büyükleri,
büyük âlimler ibadetlerini ihlasla yaparlardı. Yalnız Allahü teâlânın rızasını
düşünürlerdi.
Niyetin dinimizdeki
önemi o kadar büyüktür ki ibâdetler, dünya menfâati için yapılınca sahih ve
makbul olmuyor. Dünya işi sayılıyor. Herhangi bir dünya işi de, ahiret menfâati
için yapılınca, ibadet hâlini alıyor.
Hadis-i şerifte, "Mü'minin, hanımına uzattığı lokmada bile sevap kazanacağı..." bildiriliyor. Bundan anlıyoruz ki; niyetini düzelten bir kimse, yemekte, içmekte ve her türlü dünya işlerinde ahiret faydasını gözeterek sevap kazanabilir. Yeter ki, niyeti Rabbimizin rızasına kavuşabilmek olsun...