Darda kalana yardım etmek...
04/12/2022 Pazar Köşe yazarı S.K
Müslümana yardım etmenin, onu sevindirmenin fazileti
çoktur. Müslümanların ihtiyaçlarını karşılamak çok kıymetli ve çok sevaptır.
Evliyanın büyüklerinden bir zat hacca gitmişti. Hacda
başından geçen bir hâdiseyi şöyle anlattı:
Haccı bitirip dönmek üzere olduğumuz bir zamanda, bir ara
Mescid-i Haramda uyuyakalmışım. Rüyamda iki cihan sultanı Sevgili Peygamberimiz
Muhammed aleyhisselâmı gördüm. Bana buyurdu ki: "Şam şehrine git! Filân mahallede,
filân evde bizim bir dostumuz vardır. Selâmımı ona ulaştır!"
Hemen Şam’a gittim. Tarif edilen evi bulup kapısını çaldım.
İhtiyar biri çıktı. “Mekke’den geliyorum. Size Resûlullahın
(sallallahü aleyhi ve sellem) selâmını getirdim” deyip, gördüğüm
rüyayı anlattım. Adam, bu sevinçli haberden dolayı ağladı.
Bu arada “Sen nasıl hayırlı bir iş yaptın ki, Peygamber
efendimiz sana selâm gönderdi?” diye sorduğumda adam şunları anlattı:
-Ben Müslüman değildim. Ateşe tapardım. Düğün yapacaktık. Çeşit
çeşit yemekler hazırlandı. Bu sırada kapımız çalındı. Açtığımda, yetim
çocukları olan komşu kadın olduğunu gördüm. Kimsesiz, fakir bir Müslümandı.
Bana "Komşu bir ateş verir misin?" dedi. Ben de verip gönderdim.
Aradan kısa bir zaman geçti aynı kadın tekrar gelip yine "Komşu ateş
verir misin?" dedi. Yine verdim... Bir müddet sonra tekrar gelmez mi? Kovacak
oldum. Misafirlerin yanında ayıp olacak diye yine verip gönderdim. Fakat içime
bir şüphe düştü. Acaba bir sıkıntısı mı vardı. Bana birşey mi söylemek
istiyordu? Misafirlerden özür dileyip, dışarı çıktım. Evinin penceresinin
altına gizlenip içerideki konuşmaları dinlemeye başladım... Yetimlerden
birinin sesini duydum: "Anneciğim, ne olur bir defa daha git, belki bu
sefer yemeklerden bir parça verirler. Üç gündür yemek yemedik. Artık
dayanamıyoruz" diyordu...
Anneleri ise "Yavrularım. Üç defa gittim. Yemekler
ortada gözümün önünde durduğu hâlde, şundan al da çocuklarına verirsin,
demediler. Tekrar nasıl gideyim? Kapıdan kovulacak duruma geldim..."
Bu hâli görünce içim sızladı. Yemekten bol bol koyarak bir sofra
hazırladım, yanına bir miktar da para koydum. Sofrayı gönderdikten sonra
pencerenin altına varıp yine dinlemeye başladım. Neşe ve sevinç içinde
yemekleri yediler.
Sonra en küçüklerinin sesini duydum; "Komşumuz
bize büyük bir ikramda bulundu. Yemeğini yiyip de ona iyilik etmemek
mürüvvetsizlik, kıymet bilmemek olur" dedi. "Doğru söylüyorsun,
ne dua edelim?" dediler.
"Allahü teâlâdan, ona İslam dinini nasib etmesini
isteyelim. Çünkü bundan daha kıymetli bir dua yoktur" dedi. Ellerini
kaldırdılar ve;
“Yâ Rabbî! Bu komşumuz bize çeşit çeşit yemekler ikram ettiği
gibi, sen de ona hidayet nasip eyle, Müslüman olma nimetini ikram ve ihsan
eyle” dediler.
Daha duaları bitmeden Allahü teâlâ kalbimi İslamiyete açtı.
Kelime-i şehâdet getirip Müslüman oldum.
Benden meydana gelen hayırlı iş ve neticesi budur, dedi.