İmanın var olduğunun alameti
05/03/2021 Cuma Köşe yazarı O.Ü
İmanın şartı altıdır. Amentüdeki altı şeye inanmak, imandır.
Sual: Bir kimsede imanın var olup olmadığı ne ile ve nasıl anlaşılır?
Cevap: İmanın şartı altıdır, bunlar inanılacak şeylerdir. Amentüdeki altı
şeye inanmak, imandır. İmanın bunlardan da önce gelen asıl iki şartı ise gayba
iman ve hubb-i fillah, buğd-i fillahtır. İmanın, bir müminde var olması bu iki
şarta bağlıdır:
Birincisi, gayba imandır ki, görmeden, kendi aklına, bilgisine danışmadan
inanmaktır. Gayba iman esastır ve gayba iman etmek lazımdır. Çünkü dünyânın ve
ahiretin bütün saadetleri, görmeden inanmaya bağlıdır. Can, rûh boğaza gelmeden
önce iman etmiş olmalıdır. Can boğaza gelince, ahiretin bütün hâlleri
gösterilir. O zaman bütün kâfirler iman etmek isterler. Hâlbuki imanın gaybî
olması lazımdır. Görmeden inanmalıdır. Görülen şeye iman edilmiş olmaz. Fakat
bu anda, müminlerin tövbesi kabul olunur.
İkincisi, hubb-i fillah ve buğd-i fillahtır. Bu iki şart yoksa, Amentüde
bildirilen altı şarta bir kimse inansa da mümin olamaz. Hubb-i fillah; Allah
için sevmek, buğd-i fillah ise, Allahü teâlâ için sevmemektir. İmanın
alameti; hubb-i fillah ve buğd-ı fillahdır. Bir hadîs-i şerîfte;
(Allahü teâlânın bazı kulları vardır. Bunlar, Peygamber değildir.
Peygamberler ve şehitler, kıyamet günü bunlara imrenirler. Bunlar, birbirini
tanımayan, uzak yerlerde yaşayan, Allah için birbirini seven müminlerdir) buyuruldu.
Allahü teâlânın en çok sevdiği ibadet, hubb-i fillah ve buğd-ı fillahtır ve
imanın alametidir. İbadetlerin en üstünü olduğu bildirilen hubb-i fillah ve
buğd-ı fillah da bu demektir. Resulullah efendimiz buyurdu ki:
(İmanın temeli ve en kuvvetli alameti, Müslümanları sevmek ve Müslümanlara
düşmanlık edenleri sevmemektir.) Cenab-ı Hak, İsa
aleyhisselama vahyederek; (Eğer yerlerde ve göklerde bulunan bütün
mahlukların ibadetlerini yapsan, dostlarımı sevmedikçe ve düşmanlarıma
düşmanlık etmedikçe, hiç faydası olmaz) buyurmuştur. Hadis-i şerifte
buyuruldu ki:
(Allahü teâlâ, bir Peygambere vahyetti ki, falan abide söyle; dünyada zühd ederek, nefsini rahata kavuşturdun ve kendini kıymetlendirdin. Benim için ne yaptın? Abid; ya Rabbî! Senin için ne yapılır? deyince Allahü teâlâ; düşmanıma, benim için düşmanlık ettin mi ve sevdiğimi benim için sevdin mi? buyurdu.)