Evliyalık, kötü huylardan kurtulmak demektir...
05/01/2025 Pazar Köşe yazarı V.T
"Bir kimseye evliyalık verilip de, veli olduğu bildirilmezse, hiç
kusur olmaz!"
Bîçâre Abdullah Efendi Osmanlı âlim ve
velîlerindendir. 1657 (H.1068) senesinde İstanbul’da vefât etti. Azîz Mahmûd
Hüdâyî hazretlerinin talebelerinden Ahmed Efendiden ilim ve tasavvuf yolunun
edebini öğrendi. Tahsîlini tamamladıktan sonra, insanları doğru yola sevk etmek
için Manisa’ya gitti. Sonra İstanbul’daki Zeyrek Câmiinde vaaz ve nasîhat
etmekle vazîfelendirildi. Bilâhare Ali Paşa Dergâhına şeyh tâyin edildi.
Konuşma ve hitâbet kâbiliyeti çok yüksekti. Tasavvuf yolunun ince
meselelerinden bahsederdi. Vaazlarına uzaktan ve yakından çok kimse gelirdi.
Onun zamânında evliyâya dil uzatan çoktu. Bir gün kürsüye çıkıp, tenkid
edenleri de iknâ edecek tarzda beliğ bir vaaz verdi. Bu vaazında şunları
anlattı:
Evliyalık, kötü huylardan kurtulmak demektir.
Evliyanın, kendinin veli olduğunu bilmesi lazım değildir. Evliyalık verilip de,
veli olduğu bildirilmezse, hiç kusur olmaz. Veli olmak için, Allahü teâlânın
ahlakı ile ahlaklanmalı. Yani Allahü teâlânın sıfatlarına uygun sıfatlar
evliyada hâsıl olur; fakat bu benzerlik, yalnız isimdedir ve uygunluk,
sıfatların topluluğundadır; yoksa sıfatların özelliklerinde beraberlik olamaz.
(Allahü teâlânın ahlakı ile ahlaklanın) emrini anlatırken, Hace Muhammed Parisa
hazretleri buyuruyor ki:
"Allahü teâlânın bir ismi, Melik’tir. Bu, her
şeye hâkim, galip demektir. Talib tasavvuf yolunda ilerlerken, kendi nefsine
hâkim, galip olur ve başkalarının kalblerine tesir etmeye başlarsa, bu sıfat
ile ahlaklanmış olur.
Allahü teâlânın bir ismi de, Semi’dir. Yani
işiticidir. Talip, kim söylerse söylesin doğru sözü kabul eder ve gizli
hakikatleri, can kulağı ile duyarsa, bu sıfatla, huylanmış olur.
Bir sıfatı da, Basir’dir. Yani, Allahü teâlâ, her şeyi
görür. Talibin kalb gözü açılır ve firaset ışığı ile, kendi ayıplarını ve
başkalarının iyi huylarını görürse, yani başkalarını kendinden daha üstün
görürse ve Allahü teâlânın her an gördüğünü, göz önünde bulundurarak, hep
Allahü teâlânın beğendiği şeyleri yaparsa, bu sıfatla huylanmış olur.
Bir sıfatı da, Muhyi’dir. Yani Allahü teâlâ
dirilticidir. Talip, unutulmuş sünnetleri canlandırır, meydana çıkarırsa, bu
sıfatla, sıfatlanmış olur.
Bir sıfatı da Mümit’tir, yani öldürücü demektir. Talip, sünnetlerin yerine yerleşmiş olan, bid’atleri yok ederse, bu sıfatla sıfatlanmış olur. Bütün sıfatlar, bunlar gibidir."