Müminlerin kabrini ziyaret ederken...
15/12/2018 Cumartesi Köşe yazarı V.T
Resûlullah efendimiz, mümin olan akrabasının ve Eshâbının kabirlerini ziyaret ederdi.
Hüseyin bin Ali Kerâbîsî hazretleri büyük fıkıh âlimlerindendir. Doğum târihi bilinmemektedir. 248 (m. 862) senesinde vefât etti. Bir dersinde “Kabir ziyateti” hakkında şunları anlattı:
Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, mümin olan akrabasının ve Eshâbının kabirlerini ziyaret ederdi. Hadîs-i şerîfte buyuruldu ki: (Bir müminin kabrini ziyaret ederken, "Allahümme innî es’elüke-bi-hurmet-i Muhammed aleyhisselâm en lâ tü’azzibe hâzelmeyyit" derse, o meyyitin azâbı kıyâmete kadar ref’ olur, kalkar.) Sünnete uygun ziyâret yapmak için, abdest alınır. İki rek’at namaz kılıp, sevabı meyyitin ruhuna gönderilir. Kabristâna gelince "ve aleyküm selâm" denir. Yukarıda yazılı duâ okunup, meyyitin yüzüne karşı oturulur. Yasîn-i şerîf veya bildiği sûreleri okur. Tesbîh okuyup, meyyit için duâ eder.)
Ebül Kâsım diyor ki: (Kabir yanında Kur’ân-ı kerîm okununca, meyyit sesi işiterek rahat eder.)
Hadîs-i şerîfte buyuruldu ki: (Bir kimse, tanıdığının kabri yanından geçerken selam verirse, meyyit bunu tanır ve selamına cevap verir.)
Ebû Kılâbe hazretleri bir gece rüyâsında bir kabristan gördü. Kabirler yarıldı, içerisindeki mevtalar çıktılar ve kabirlerin üstlerine oturdular. Önlerinde nûrdan tabaklar vardı. Fakat bunların arasında bir kişinin önünde böyle bir nûrdan tabak görmedi. Bunun üzerine ona; “Senin önünde neden nûrdan bir tabak göremiyorum? Bunun sebebi nedir?” diye sordu. O şahıs, “Onların duâ eden ve onlar için sadaka veren çocukları ve yakınları var. Onların önünde gördüğün bu nûrlar, çocuklarının ve akrabalarının duâları ve onlar namına verdikleri sadakalar sebebiyledir. Fakat benim oğlum sâlih bir kimse değil. Benim için ne sadaka veriyor ne de duâ ediyor. Ondan dolayı öyle bir nûra sahip değilim” dedi. Ebû Kılâbe hazretleri ertesi gün o meyyitin oğlunu çağırdı. Gördüğü rüyâyı ona anlattı. O meyyitin çocuğu şöyle dedi: “Ben yaptığım bütün kötülüklere tövbe ettim.” Ondan sonra ibâdet ve tâatla meşgul oldu. Babası için duâ etti ve sadaka verdi. Ebû Kılâbe bir müddet sonra daha önce gördüğü kabristanı yine gördü. Önceki gördüğü ölüleri de aynı şekilde gördü. Bu sefer önünde, nûr bulunmayan meyyitin önünde çok parlak bir nûr gördü. O şahıs Ebû Kilabe’ye hitaben; “Allahü teâlâ sana pekçok hayırlar versin. Oğlumun Cehennemden kurtulmasına, benim de bu hâle kavuşmama vesile oldun” dedi.