Sâliha bir kızı vardı...
17/12/2018 Pazartesi Köşe yazarı A.U
Vaktiyle Merv şehri kadısının, çok sâliha bir “kızı” vardı. Nice zenginler, makam ve mevki sahibi gençler istediyse de hiçbirine vermedi.
Kendi bağında çalışan “Mübârek” adında bir de kölesi vardı ki, o da takva sahibi bir “genç” idi.
Bir gün bu kölesine;
“Bana biraz üzüm kopar getir" dedi.
O da koşup getirdi.
Ancak “ekşiydi” üzümler.
"Tatlılarından getir" dedi.
"Hangileri tatlı, bilmiyorum" deyince de;
"Sübhânallah, iki aydır buradasın, hâlâ ekşisini tatlısını öğrenemedin mi?" dedi.
Köle bu defâ;
"Hiç yemedim ki, nasıl bileyim?" diye arz etti.
Onun bu cevabına hayran olup, kızını bu kölesine verdi.
Onların da bir “oğulları” oldu.
Abdullah ismini verdiler.
Abdullah bin Mübârek hazretleri, işte bu seçilmiş insanların evlâdıdır.
***
Bu zât, bir sohbetinde;
“Îmân, Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdiklerine uygun, devamlı ve sâbit olmalıdır” buyurdu.
“Nasıl yâni?” dediler.
O, daha açıklayıp;
“Yani bir an ayrılmayı düşünmemelidir. ‘Üç yıl sonra Müslümanlıktan çıkacağım’ diyen kimsenin, o andan itibaren imanı gider, Müslümanlıktan çıkmış olur” buyurdu.