Kur’ân-ı kerîm karşısında hepsi aciz kaldılar!
05/07/2020 Pazar Köşe yazarı V.T
Allahü teâlâ, bütün üstünlükleri Resûlullah efendimizde toplamıştır.
Abdurrahman ibn-i Abdüssemî' hazretleri hadis ve siyer âlimidir. 538'de
(m.1144) Irak’ta Vâsıt’ta doğdu. Bağdad’a giderek hadis ilmi tahsil etti.
Ayrıca siyer-i nebî kitapları yazdı. 621'de (m. 1224) Vâsıt’ta vefat etti. Siyer
kitabında şöyle nakleder:
Allahü teâlâ, bir insanda bulunabilecek, görünür görünmez bütün iyilikleri,
bütün üstünlükleri, bütün güzellikleri, sevgilisi olan Resûlullah efendimizde
“sallallahü aleyhi ve sellem” toplamıştır. Meselâ, insanların en güzel yüzlüsü
ve gâyet nûrânî benizlisi idi. Mübârek yüzü, kırmızı ile karışık beyâz olup, ay
gibi nurlanırdı. Sözleri gayet tatlı olup, gönülleri alır, ruhları cezbederdi.
Aklı o kadar çoktu ki, Arabistan yarımadasında, sert, inatçı insanlar arasında
gelip, çok güzel idâre ederek ve cefâlarına sabrederek, onları yumuşaklığa ve
itaate getirdi. Çoğu dinlerini bırakıp Müslüman oldu ve dîn-i islâm yolunda
babalarına ve oğullarına karşı harb etti. Onun uğrunda mallarını, yurtlarını
fedâ edip, kanlarını akıttı. Hâlbuki böyle şeylere alışık değildiler. Güzel
huyu, yumuşaklığı, affı, sabrı, ihsânı, ikrâmı, o kadar çoktu ki, herkesi
hayran bırakırdı. Görenler ve işitenler seve seve Müslüman olurdu. Hiçbir
hareketinde, hiçbir işinde, hiçbir sözünde, hiçbir zaman, hiçbir çirkinlik,
hiçbir kusur görülmemiştir. Kendisi için kimseye gücenmediği hâlde, din
düşmanlarına, dîne dil ve el uzatanlara karşı sert ve şiddetli idi. Herkese
karşı yumuşak olmasaydı, Peygamberlik heybetinden, büyüklük hâllerinden, kimse
yanında oturmaya ve sözünü dinlemeye tâkat getiremezdi.
Kimseden bir şey okumamış, öğrenmemiş, hiç yazı yazmamış iken ve seyahat
etmeyen ve geçmişlerden ve etraftakilerden haberi olmayan insanlar arasında
hâsıl olmuş iken, Tevrat’ta, İncil’de ve bütün başka kitaplarda yazılı şeyleri
bildirdi. Geçmişlerin hâllerinden haber verdi. Her dinden, her meslekten ileri
gelenlerin hepsini hüccet ve burhanlar söyleyerek susturdu.
En büyük mucize olarak Kur’ân-ı kerîmi ortaya koydu ki, "bu âyetlerden biri gibi söyleyemezsiniz!" diye meydan okuduğu hâlde, bütün İslam düşmanları el ele vererek, mallar, servetler dökerek uğraştıkları hâlde, söyleyemedi. Hele o zaman, Arablarda, şiir, edebiyat, fesâhat ve belâgat, her şeyden ileri gidip en güvendikleri başarıları olduğu hâlde, Kur’ân-ı kerîm karşısında, bir şey söyleyemediler.